Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Yemek kültürü

Yiyecek kadar, iki ülkeyi bir araya getirmede yetenekli başka bir şey olduğunu sanmıyorum. Bu sözler, Japonya Ekonomi Bakan Yardımcısı Heideichi Okada'ya ait. Salon, Türk gıda ihracatçılarımız ve Japon işadamlarıyla dolu.
Okada; sadece Türk yemekleri değil, Türkiye'den gelen gıdaların da tadını aldıklarını söylüyor: "Salça kullanmaya başladık."
Peki yiyecek sahiden bu kadar önemli mi? Okada'nın ilginç bir tespiti var; "hangi toplantıya katıldığımı genelde unuturum ama hangi toplantıda ne yediğimi hemen hatırlarım."
Yemek, antropolojik açıdan bakınca, kültürün temel taşlarından biri. İlişki geliştirmede, tarihin başından bu yana en temel enstrüman. Okada'nın yemek vurgusu, hele ki yılda 60 milyar $'lık gıda ithalatı yapan bir ülkenin bakan yardımcısı olduğunu hesaba katarsanız, son derece önemli.
Burada gıda güvenliği, en az mesafe kadar önemli. Ancak Türkiye bu alanda hayli hızlı mesafe alıyor. Temel sorun ise kültür aracı olarak yemeği düşündüğümüzde, Türkiye'nin gıda ihraç envanterinin Japonya'da tanıtılması ve sevdirilmesi olarak karşımıza çıkıyor. Japonlar, süt, peynir tüketmiyor. Raşidik vücut ve diş yapıları, göze çarpan bir özellik. Beslenme alışkanlıklarına, 400'e yakın peynir çeşidimiz üzerinden "mönü" eklemeyi başarabilirsek, Türkiye kendine yeni bir zenginlik alanı yaratmış olacak.
Dün iki ülke işadamları arasındaki toplantıda, Zafer Çağlayan'ın vurguladığı "söylenmeye utanılacak kadar küçük rakamın" artırılması gereğini, Okada da kabul ediyor.
Türk-Japon ilişkilerinin başladığı 120 yıl önceki Ertuğrul Firkateyni faciası ve Özal'ın 25 yıl önce Irak'ta mahsur kalan 225 Japon'u almak için THY uçağı göndermesi, iki ülke arasındaki ilişkinin dönüm noktaları olmuş.
Ancak ticaret, gelişen dostluğa paralel büyümemiş. Bu da bizim için bir fırsat kapısı oluşturuyor. Neticede "kullanılmamış bir potansiyel pazar" söz konusu. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi'nin "olan ticaretin uçurum görüntüsündeki dengesizliğine" dikkat çekerek, 500 milyar $'lık 2023 toplam ihracat hedefi içinde 2 milyar $'ın Japonya ihracatı olabileceğini savunuyor. Balık ve zeytinyağı önündeki engellerin kaldırılması da Japonlardan resmi talebimiz oldu. Jetro Başkan Yardımcısı Michitaka Nakotomi de gıda güvenliği sağlanması halinde, Türkiye'nin önemli bir ithalat kaynağı olacağı sözünü verdi. Damak zevkine salça, zeytinyağı, orkinos ve belki de peyniri sokabilirsek; Japonlarla yemek kültürü üzerinden sürdürülebilir derinlikte yeni bir ticaret alanı açabileceğimiz ortada.
Bu noktada; rekabet gurusu Peter Cornelious'un Türkiye tespitini hatırlıyorum; "Türkiye'nin ekonomisi şu anda bir geçiş sürecinde, gittikçe daha fazla buluş ve yenilik odaklı olması şart. Bu yenilikler arasında, Almanya, ABD, İngiltere, İtalya ve Fransa gibi ihracat başarıları yanı sıra Japonya gibi ülkeleri de katmak zorundasınız."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA