Küresel kriz "teğet geçti" ve bunu büyük ölçüde "bankalarımıza borçlu" olduk. Bu görüşe itirazlar olsa da ortak kanaat buydu. Hatta 2001 krizinden çıkarılan derslerle oluşturduğumuz "sağlam yapılar", küresel kriz mağduru ülkelere dahi "ilham verici" olmuş, BDDK'nın uygulamaları model alınmıştı. Bugün geldiğimiz noktada bankalarımız, küresel krizi "teğet geçirtmenin diyetini", fazlasıyla ödetmeye başladı bile.
Fahiş komisyonlardan canımız yandı, "havale ücretleri fazla" diyecek olduk. Hatta "taksi tutup parayı nakletsek daha ucuza gelir" örneğini verdik. O halde "taksi tut git" dediler. Kurumların maaş ödemelerinde promosyon karteli kurdular. Rekabet Kurumu bunları sorgulamak istedi; "kıyameti koparmakla" tehdit ettiler. Şimdi de küresel krizde "örnek alınan kurum" olan BDDK'yı takmıyorlar.
Üstelik, 2 yıl önceki küresel krizi tetikleyen konut kredileri konusunda...
Kredinin "en fazla dörtte üçünü karşıla" karar ve uyarısına rağmen yan yollara saparak, % 100'ünü karşılıyorlar. Tevfik Bilgin; kurallara uymayanların "konut kredisi lisansını iptal ederim" diyor. Ancak bu uyarıya ne kadar aldırış edileceği meçhul.
Kimi uzmanlar; "Rekabet Kurumu regüle edilmiş alanlara girmemelidir" görüşünde. Regüle edilmiş olmak, "kendi kurallarını oluşturup uygulama" becerisini tanımlıyor. BDDK, tam da böyle bir regülasyonu temsil ediyor ve uyarıyor; "lisansını alırım" diyor. Mortgage abartısı, küresel krizin tetiğini çekti. Şimdi yerel mortgage taşkınlığı, benzer belayı "bizim başımıza" açma sürecinde...
Finans baronlarına ayar veren Rekabet Kurumu' nu abartılı bulanlar, sektörün regülasyonu için var olan BDDK'nın uyarısını nasıl karşılıyor acaba?
Küresel kriz onları sayesinde "teğet geçti" diye kendi yerel mortgage krizimizi inşa etmemiz mantıklı mı sizce?