Dün Rusya doğalgazı ile gelen tahmini 10 milyar $'lık rahatlama... Bugün de doğrudan yabancı yatırım girişine dair haberler... Zor geçeceği tahmini yapılan 2012 için mutlu adımlar bunlar.
Geleceğe dair tahmin yaparken düşülen en büyük yanlış, mevcut yapının "sürgit" yarına uzatılmasıdır. Şayet YASED'in ilgi alanındaki AB ve ABD eksenli sermayenin Türkiye'ye girişine odaklıysanız, 2012'de düşüş olacağını söylersiniz. Ya da enerji ihtiyacınızın daha da artacağını düşünerek, mevcut şartlar altında faturanızın tırmanacağını düşünebilirsiniz.
Bu gibi tahminleri "geçersiz kılan", hayatın getirdiği kırılmalar ve mevcut şartların değişmesidir.
Küresel kriz sürecinde tartıştığımız konu; eksen kayması idi. Hatırlıyorum bizzat YASED, ticaretini Doğu ve Güney ülkelere yönlendirmeyi,"ideolojik eksene" çekip, adeta Batı'ya yüz çevirdiğimiz tezini savunuyordu. Oysa enerjisi tükenen Batı'nın dışında bir varoluş arayışı idi bu.
Gerçi daha sonra Batı da kendi eksenini kaydırmak için aynı coğrafyalara ilgi gösterdi ama küresel krizin değiştirdiği güç merkezi, Atlantik'ten Pasifik'e kayınca, mevcut ezberler boşa çıkmış oldu.
Bugün Türkiye, BRIC ülkelerinden yatırım alabilecek düzeydedir ve bana göre dikkatimiz, bunu "sürdürülebilir" kılmaktır. Her ne kadar "Arap Baharı" ile eksen kaymasında mola almış isek de, rekor büyüme sürdükçe, ülkeye sermaye akışı sürecektir.
Yabancı yatırımı kim yapar? Sıcak paracı ve spekülatörlerin "yalancı sermaye" kesimi dışında kalanlarına bakalım; Çin bu yıl dünyanın ikinci ekonomisi oldu. Uzak coğrafyanın ülkeleri Hindistan, G. Kore, Malezya gibi Asya'nın yükselen güçleri, doğrudan yabancı sermaye yatırımı için Türkiye'ye geliyor.
İhraç edecek sermayesi olan ülke, başka bir coğrafyaya yatırım yapar. Yatırım cezbeden, altyapı, iş kültürü, hukuk, beşeri beceriler kadar büyüme istidadıdır. 2012'de her ne kadar 5'inci vitesten 4'e gerileyecek olsa da büyüme rekortmenliğimiz, göreceli sürecektir. Eğer kendi başımıza bir çorap örmez isek...