El Cezeri, "hayata geçirilmemiş her bilgi, doğru ile yanlış arasında bir yerdedir" der. Sibernetik bilimi kurucusunun 1200 yılında Cizre'de söylediği bu söz, bugün daha da değerli. Hele ki bu bilgi için milyonlar harcamış ama onu ürüne dönüştürememişseniz, başınız belada demektir.
Boğaziçi Üniversitesi'nin Fikri Mülkiyet Hakları Yönetimi Konferansı'nda, Bilim Bakanı Nihat Ergün, benzer çağrıyı yapıyor: "Ar-Ge departmanlarında üretilen bilginin ürüne dönüşmesi önemlidir. Adam markayı tescil ettirmiş, dolaba kilitlemiş. Hâlbuki o markanın piyasada olması lazım, dolapta değil."
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Lale Akarun ve konferans konuşmacılarından Olga Spasic ile fikri mülkiyetleri, üniversite-sanayi işbirliğini konuşuyoruz. Dünya Fikri Haklar Örgütü İnovasyon Başkanı Olga hanım, Türkiye'deki gelişmeleri cesaret verici buluyor ve endüstri-üniversite işbirliğinde daha verimli modellerin gerektiğini belirtiyor.
Prof. Akarun'a "ar-ge'nin kaynak sorununu çözdük. Araştırıyor ama neden geliştiremiyoruz?" diye soruyorum. Akarun "pek öyle değil" diyor ve Cambridge örneğini veriyor.
Yıllık 400 milyon poundluk ar-ge bütçesinin 100'ü İngiliz TÜBİTAK'ından, 88'i vakıflardan, 12'si endüstriden, 100'ü kendi YÖK'lerinden ve geri kalanı da diğer fonlardan geliyor.
Oysa Boğaziçi'nin yıllık ar-ge bütçesi 25 milyon lira ve bunun 10'u endüstriden, 10'u TÜBİTAK'tan, gerisi yurtdışından geliyor. Aradaki fark, bilime destekte alınacak mesafe zaten.
İlginç mini öykü size: Rektör Yardımcısı Lale Akargun, vücut hareketiyle tv kumanda teknolojisini Arçelik ve BEKO'ya anlatmış ancak dikkate alınmamıştı. Ta ki Samsung uygulayana dek...
Yerim bitti. El Cezeri'den mülhem bir cümleyle bitireyim: Bu iş kaynak sorunu değil idrak sorunu galiba... Ne dersiniz?