Bir davaya zarar vermenin en sinsi yolu bu davayı, bile bile yanlış gerekçeler üzerinden savunmaktır. Burada "dava", küresel haydutluktur ve trilyonlarca dolarlık soygun çarkı ile savaş söz konusudur.
Dün gündemde CDS'ler üzerinden 13 dev banka hakkında Avrupa Birliği'nin açtığı soruşturma vardı. Yönteme dair açıklamaları izliyoruz, 2 temel unsur var. 1: Yılsonuna dek bitirilecek, 2: En az %10'luk ceza gelecek. 10 trilyonluk CDS'lerde iddialar doğru çıkarsa, can acıtıcı ceza söz konusu olacak.
Libor Çetesi yargılama sürecinde yönteme dair gelişmeleri izliyoruz. Faillerin idari ve para cezası almasıyla yetinilmiyor, bu küresel haydutların Libor işbirlikçileri, teker teker bulunarak hapse atılıyor. Birileri çıkıp "yaptığınız ayıp, aslında Libor (Londra bankalararası referans faiz) lobisi yoktur" demiyor.
Küresel haydutların yerli işbirlikçilerini soruşturmaya yönelik SPK'nın attığı adımları izliyoruz. BDDK, konu kendisini bağlamıyor havasında... Onu, bu süreçte "yok mertebesinde" sayabiliriz.
Rekabet Kurumu'nun benzer ceza uygulamasında %1 civarında cezayı dahi, gayretine rağmen "zorlanarak" alabildiğini gördük. Oysa AB'nin %10'luk cezası, küresel haydutlara "kiraz parası" gibi gelmeyecek, onların canını yakacak.
SPK'ya gelince... Başkan Vahdettin Ertaş "sadece yabancıları soruşturmuyoruz" diyor ve ekliyor: "Mevzuata aykırı bir tespitimiz olursa, kamuoyu ile paylaşacağız." Kamuoyu olarak biz de bunu merakla, sabırla bekliyor olacağız.
Babacan "onlar kendilerini biliyor" diyor ve camdan binalarda oturduklarını söylüyor. Çağlayan "adı bende saklı" diyor. Fakat bütün bu açıklamalar bir "yöntem" sunmuyor bize. Yöntem küresel haydutların yerli işbirlikçilerini tespit edip açıklamanın, SPK, BDDK, RK gibi zaten işi bu olan kurumlarca, yasal süreçte ve bir an önce yapılmasıdır.