Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Erdem "Rahat!" diyor

Lokantada yemek seçilirken garson bekletilmesine alerjim vardır. Peşine düştüğüm hanımlarla serüveni sırf o yüzden kısa kestiğim olmuştu.
Yanı başında dikilip duran adamcağız umurunda değildir hanımefendinin. Mönüyü süzer de süzer, dile getirilen bütün önerileri geri çevirir. Falan şeyi hiç sevmez, filan nesne dokunur, feşmekan zıkkımın mevsimi beklenmelidir.
Sonunda sinirlendiğinizi belli etmemeye çalışarak üstelersiniz:
"Peki güzelim, karar ver. Ne yiyeceksin?"
Dudak büker.
"Bilmem ki..."

***

Frenklerin "negatif" sözcüğü çoktandır dilimizin dağarcığına girdi. Latincenin karşı çıkmak, reddetmek, hayır demek anlamındaki "negare" fiilinden geliyor.
(Merak etmeyin, lafı bıktığınız referandum konusuna getirmeyeceğim.)
Aynı kökten üretilmiş, olumsuzluk -ya da olumsuzculuk- demek olan "negativity" var. Ve saplantılı bir yaklaşım sistemi biçimini almaya başladığında ortaya çıkan uzantısı: "negativism".
Toplumumuzun başka "izm" takıntılarından uzaklaşmış olduğu söyleniyor ama bu sonuncusu yaygınlaşmakta. "Sanat karşı çıkmaktır" ya da "Aydının görevi muhalefettir" türünden görüşleri gitgide daha sık duyuyoruz.
Yandaş alkışına acıkmış kulakların sahiplerine hoş geliyor öyle laflar. Ama onların şunu da düşünmesi gerek:
Diyelim aydınsınız. A partisine karşı çıkıyor, B partisini destekliyorsunuz. Ve diyelim istediğiniz oldu, B iktidara geldi. "Aydınlık görevimdir" diyerek ona da mı karşı çıkacaksınız? Bir çeşit döneklik ve egosantrizm olmaz mı öylesi?
***

Görüş sahipliğinden önce bilgi sahipliğine özenmek gerektiği konusunda herkes hemfikir. Toplumu incelerken o ilkeye uymanın en güvenilir yolu sağlam anket yapmaktır.
Ülkemizde o işin başarılı ustalarından sosyal demokrat Tarhan Erdem, Taraf gazetesinde Neşe Düzel ile söyleşisinde şöyle dedi:
"Bu ülkede büyük bir kesim politikayı 'iktidara karşı olmak' diye tanımlıyor. Çok acınası bir durum bu."
Niçin acınası?
Çünkü tek boyutlu ve tek yönlü bir tutum insanın ufkunu daraltır. Ortamı genel tabloda görmeden bir şeye her zaman ve her durumda karşı çıkan kişi o şeye değil, kendine zarar verir.
Sorunu somutlaştıralım. Tarhan Erdem kararlı korkaklar diye adlandırdığı vatandaşlarımızın bugünkü başbakandan çekinmelerini fobi sınırında görüyor:
"Bende de bir kuşku vardı. Ama şimdi o kuşku endişeli modernlerde kesin hüküm haline dönüştü. Artık öyle mi, böyle mi diye tartışmıyorlar. 'AK Parti şeriat getirecek, nokta; Türkiye'yi İran yapacak, nokta' diyorlar."
Kendi kuşkusunun azalıp azalmadığı sorusuna yanıtı da açık:
"Evet, azaldı. Çünkü adam sekiz senede bir şey yapmadı. Yapabilirdi. Bundan sonra yapamaz mı? Ee biz de bakıyoruz işte. Bir şey yaptığı zaman yazarız, bağırır çağırırız. Ama şu anda öyle bir şey yok. Hayat tarzı açısından muhafazakârlık biraz arttı ama toplumun o muhafazakâr baskıya karşı direnci de artıyor. Bu çok önemli!"
***

Somut durum inceleme profesyoneli Tarhan Erdem dostumun ulaştığı bulguların ve (Marksist deyim kullanımına katlanabilirseniz) diyalektik bakış açısının bu sütunda savunulan tezle bire bir örtüştüğünü görmek güzel.
Başbakan Erdoğan'ın laik devleti yıkmak, şeriat getirmek, ülkeyi İran'laştırmak gibi akıl dışı niyetleri yok. İstese de yapamaz. Kimi bölgelerimizde muhafazakâr hayat tarzı benimseniyor ama, 2010 ortamının sınırları o yönde aşılırsa tepki gelir, normal ölçülere dönülür.
Askerin eski ağırlığı sürseydi, Erdem'in çağrısına komutla katılmalarını isterdim:
"Rahat!" diye...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA