Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Sokak ve ev bilgileri

Sokak kedisi ev kedisinden çok farklı bir canlıdır. Sokak köpeğinin huyu suyu da evlerde el bebek gül bebek yaşayan süs havhavlarının karakterine benzemez hiç. Sokak satıcıları ile mağaza tezgâhtarlarının, sokak kadınları ile ev kadınlarının yaşantıları da birbirinin zıddı gibidir.
Şimdi öyle ayrımlara bizim uğraşla ilgili bir yenisi eklendi. Günlerdir "sokak yazarı" kavramı tartışılmakta.
Oradaki "sokak" mecaz tabii. Kimsenin koltuğunun altına dizüstü sıkıştırıp Ramazan davulcusu gibi kaldırım tepecek hali yok. Masa başında ahkâm kesmemek, yurtta ve dünyadaki somut gerçekler üstüne bilgi topladıktan sonra yazıya oturmak gereği kastediliyor.
O anlamda sokak yazarlığına kimsenin itirazı olmaz. Ama bir noktayı netleştirelim. Gerçeklerin peşine düşülmeli elbette. O işi yapmanın en iyi yolu yine masa başında, dizüstüyle dolaşmak. Günümüzde sokak internet.
Toplumu incelemek için fiziksel turlar atarak çarşıya pazara, kahvelere, berber dükkânlarına, yönetim kurulu odalarına, üniversite salonlarına, parti merkezlerine dalıp çıksanız ne duyacaksınız? Söylenti, dedikodu, kişisel görüş, tartışma, belki kavga. Hepsinin daniskası var internette. Artı, doğru bilgiler.

***

Sokak yazarı kavramını Başbakan Erdoğan da tuttu. Uğur Mumcu gibi, "Bilgi edinmeden görüş sahibi olunmamalı" diyor.
Doğrudur. Günümüz Türkiye'sinde her şeyden önce iktidar partisi liderinin kişiliği üstüne sağlıklı bilgi sahibi olmak önemli.
Geçen hafta Batı'da birkaç yorumcu onun için "street fighter" (sokak dövüşçüsü ) deyimini kullandı. Gözü kara, atak, kavgadan kaçmayan politikacı anlamında.
Öyle mi? Kavga arayan mı, üstüne gelinince kaçmayan dövüşçü mü?
("Kişilerle değil, ilkelerle ilgilenmek gerekir" türünden sözler normal ortamlarda geçerlidir. Şu ara durumumuz anormal. Herkes her şeyi tek kişiye bağlamış görünüyor.)
Kamplaşma girdaplarının odağındaki Recep Tayyip Erdoğan takiyeci mi, değil mi? Diktatör olmayı hedefliyor mu, hedeflemiyor mu? Ülkemizi İran yapmayı sinsi sinsi planlıyor mu, planlamıyor mu?
"Bizim gizli planımız yok" deyip durmakta. Dün de grupta aynı şeyi söyledi. İnanıyor musunuz, inanmıyor musunuz?
Benim akıl dışı bulduğum keskin çizgili saflaşmaların neresinde yer alacağınız bu soruya vereceğiniz cevaba bağlı.
***

Emine Erdoğan hakkında pek az şey biliyorum. Ailesinin de kamuoyu önüne çıktığı yok. Milliyet muhabiri Songül Hatısaru bir hayır işi dolayısıyla birlikte olmuş Emine Hanım'ın ağabeylerinden Hasan Gülbaran ve eşiyle. Biraz konuşturabilmiş onları.
Başörtüsüyle bozan politikacı ve medyacılarımız yine alevlendirdiler ya o hikâyeyi. İster istemez konu gündeme gelmiş. Saadet Gülbaran Hanım bakın ne diyor:
"Kırk yıldır bu ailenin içindeyim. Evlenirken başım açıktı, hâlâ da açık. Tek bir gün saygıda kusur etmediler."
Emine Hanım'a genç kızlığında başını büyük ağabey kapattırmış. Dört oğlanın yanı sıra tek kızmış o. Çok sevimli ve sevecenmiş. Annenin de bir numarasıymış. Erkekler arasında azınlıkta kalmaktan çok çekmiş. Direnir, ağlar, ama sonunda onları sayarmış.
"Başörtüsü sorunu" ısrarla gündeme getirilince Hasan Bey de konuşuyor:
"Tayyip Bey esprisini, imasını bile yapmamıştır. O kadar saygı gösterir bana ve çocuklarıma. Başörtüsü evimizde bir tek gün dahi konuşulmamıştır. Düşüncelerini, kişilik yapısını bilmesem, bir tehlike görsem tedirgin olurdum. Çünkü iki kızım Müge ve Mine'nin de başları açık. On yıl sonra bunları konuşmuyor olacağız. Türkiye çok hızlı zıplayacak bu sorunun üzerinden. Tayyip Erdoğan ülkeye bu sıçramayı sağlayacak insan."
Evet, Başbakan'ın 40 yıllık kayınbiraderi onu böyle tanıyor.
"Türban tehlikesi" yüzünden uykuları kaçanlar belki biraz rahatlarlar da telaşsızca konuşmaya başlanır diye kayda geçireyim dedim.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA