Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Anti-Hin öneri

Yılan hikâyesine dönen bez içerikli tartışmalara Cumhurbaşkanı bıkkınlık tepkisi verdi. Ana muhalefet liderinin onu aynı konuda yanıtlamasıyla yılanın kuyruğu daha da uzadı. Çul hikâyemiz engerek değil, anakonda!
Aslında bıkkınlık yaratan çok sorunumuz var. İçte ve dışta. En bezdiricileri ulusal çıkarımız kadar onurumuzu da zedeleyenler. Bir numaralısı Avrupa üyeliğimiz bilmecesi.
"Bizi istemiyorsanız söyleyin de kendi yolumuza gidelim" diyoruz. Yıllardır alabildiğimiz tek karşılık "Ham hum şorolop" tekerlemeleri.
Bu maskaralığı sürdürmek Avrupa hinlerinin işine geliyor tabii. Üyelik havucunu her pazarlıkta koz diye kullanmaktalar. Sabrımızın tükenmesini önlemek için ara sıra sırtımızı sıvazlamayı da ihmal etmiyorlar.
Yem borusu deyiminin nereden geldiğini bilir misiniz? Eski askerler yem saatinde atları boruyla toplarlarmış. Deniz yoluyla nakledilirken gemide yem biterse, acıkan hayvanlar huysuzlandıkça boru çalarak avutulmalarına çalışılırmış. Bize de Berlin ve Viyana'dan öyle bir ses geldi yine.
Oralardaki düşünce kuruluşları ve vakıflar işbirliğiyle yürütülen Avrupa Dönüşüm ve Genişleme Projesi çerçevesinde yayımlanan raporda cici laflar ediliyor. Cinselliğin her konuya çekici çeşni kattığı hesabıyla, aramızdaki bağlar kadın-erkek ilişkilerine de benzetilmiş:
"Katolik nikâhı" sağlamlığıyla bağlı imişiz birbirimize. İstesek de boşanamazmışız. Bugünlerde biraz soğukluk varmış arada. Ama vize engelinin giderilmesi gibi bir jestin afrodizyak (cinsel istek artırıcı) etkisiyle ilişki kolayca ısınabilirmiş.
Görünür gelecekte vizenin kaldırılacağı falan yok elbette. Yem borusunun tatlı nağmesi. Somut gerçekler bakımından dikkat edilecek nokta, ucu belirsiz ilişki sürerken kimin yarar sağlayıp kimin zarar gördüğü. Kimin kime ne yaptığı.
Hinlerle aradaki bağ ister Katolik nikâhı olsun, ister imam nikâhı. Gözümüzü dört açıp kilit soruyu kafamızda canlı tutmalıyız hep: "Gelin kim, damat kim?"

***

Kıbrıs sorunu bir başka yılan hikâyesi. En bıkkınlık verici türünden.
Oradaki Rumların başı Hıristofyas çorbacı da konuya cinsellik karıştırmaya meraklı. Geçenlerde Amerika'nın Brookings Enstitüsü'nde konuşurken söylediği bir söze Rum gazeteleri geniş yer verdi:
"Biz Kıbrıs'a bekâretini yeniden kazandırmaya çalışıyoruz."
Ne demek bu?
Efendim, "iki anavatan da" (Yunanistan ve Türkiye) adanın ırzına geçmiş imiş. Rum yönetimi hasarı onarmak için uğraşmaktaymış şimdi.
Benzetmede hata olmaz ama, Hıristofyas'ın kafası fena karışık. Bir kere, bekâretin onarımı yoktur. Gitti gider. Somut hasar onarılsa bile önceki statüye dönülemez; kurban tamirli olur da bakire olmaz.
Eğer Kıbrıs'ın bekâretinden maksat adadaki soydaşlarımızla Rumların el ele vererek bir cumhuriyet kurdukları sırada esen iyimserlik havası ise, o umutları Yunan cuntası ile EOKA zorbalarının faşist darbesi yıktı. Meşru düzenin ırzına onlar geçtiler. Türkiye'nin yaptığı ise olay yerinin kapısını tekmeyle açıp rezilliği durdurmak oldu.
Avrupa ne yaptı? Tecavüzün seyrine baktıktan sonra, bize sırt çevirip suçlu tarafı bağrına bastı.
***

Artık havuçlu pazarlık ve yem borusu oyunlarını bozmalıyız. Güney Kıbrıs insanca bir anlaşmaya yanaşırsa yanaşır. Yanaşmazsa kuzeydeki devletin tanınması için bütün kozlarımızı kararlılıkla kullanmaya başlayalım. Uzun ve zor, ama şimdiki durumdan çok daha umutlu bir çaba olur.
Avrupa'yla pazarlık masasından da kalkalım demiyorum. Bir masadan kalkmadan telefonla başka masada sofra kurdurmak mümkündür.
Fransa'nın Le Monde gazetesinde yayımlanan bir yazıyı dün Erdal Şafak aktardı. Yazar Avrupa'nın dışladığı üç büyük ve buruk ülke olan Türkiye, Rusya, Ukrayna üçlüsünün öncülüğüyle yeni bir birlik yaratılmasını öneriyor.
Harika!
Kimse hayal mayal demesin. Avrupa Birliği kurulurken de ilk önerilere herkes hayal demişti. Bizim açımızdan, asıl bugün Avrupa'dan iyi niyet ve dürüstçe davranış beklentilerimiz hayal.
TC vatandaşı sıfatıyla, söz konusu öneriyi havada kapmamızı istiyorum.
Çünkü, dostlarım, hinlerin ayak oyunlarından bana da bıkkınlık geldi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA