Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Fareden korkun

Günlerdir füze, kalkan, savunma sistemi falan haberleri ve yorumlarıyla yatıp kalkmaktayız ya. İzlerken gülmek geliyor içimden. Çünkü aynı günler boyunca medyamıza yansıyan, ama kimseyi telaşlandırmışa benzemeyen bir tehlike çok daha somut ve ivedi.
Anlatayım.
Sağ elinde tabanca, sol elinde televizyon kumandası gibi küçücük bir alet tutan bir adam getirin gözünüzün önüne. Karşısında kocaman bir tank var. Onun komutanı kapağını açıp üstüne çıkmış, bağırıyor:
"Teslim ol, yoksa topumla seni un ufak ederim!"
Adamın cevabı: "Şu gördüğün aletle tankın ateşleme sistemini devre dışı bıraktım. Hemen ellerini kaldırıp in aşağı. Yoksa bu tabancayla ben seni vururum takkadak."
Komik olmaz mı?

***

Becerebilenin elinde o tür güç yaratabilecek bir minik alet mevcut: bilgisayar faresi. Siber saldırı ile yalnız top ya da füze ateşleme sistemleri değil, çağımız teknolojisinin yaşantı düzenleyici bütün elektronik ağları felç edilebilir birkaç saniyede.
O yoldan telefonları susturmak, televizyonları karartmak, borsaları karıştırmak, bankaları çökertmek, trenleri saptırmak, uçakları çarpıştırmak, hasılı modern toplumun çarklarını tümüyle durdurmak olası.
Öyleyse niçin yaşanmadı o türden bir mahşer günü? Rakiplerini tuşa getirmek isteyen güçler neden siber saldırı düzenlemediler?
Nükleer silah sahibi ülkeler neden o tür saldırıya geçmedilerse ondan. Karşı saldırıya uğrama riski göze alınamayacak boyutta.
Bütün bunlar size biraz fantezi gibi mi görünüyor? "Şimdilik olmayacak şey" mi diyorsunuz? Bir ölçüde, oldu bile.
Bizi çok yakından ilgilendiren bir örnek vereyim.
***

Tarih: 6 Eylül 2007. Gece yarısı. Yer:
Suriye'nin kuzeyinde, sınırımızın 70 kilometre kadar ötesinde bir vadi. Dikkat çekmemek için pek az ışıklandırılmış şantiyedeki büyük bir binada birkaç Kuzey Koreli işçi uyuyor.
Göze çarpan güvenlik önlemleri yok. Hava saldırısına karşı çevreye yerleştirilmiş Rus yapısı radarlar, füzeler ve erken uyarı sistemleri var ama, Suriyeli yetkililer öyle bir tehlikeyi ciddiye almıyorlar. Ülkenin bölgedeki tek saldırgan düşmanı İsrail o vadinin çok uzağında. Çok yakınındaki Türkiye ise düşman değil.
Birden gün doğmuş gibi aydınlanıyor vadi. Şantiye müthiş patlamalarla sarsılmakta. Alçaktan uçan F-15 Kartal ve F-16 Doğan uçaklarının kanatlarındaki Davut Yıldızları açıkça görülüyor. İsrail simgeleri!
Kuzeyden gelip birkaç dakikada şantiyeyi yerle bir eden uçaklar yine kuzeye yönelip gözden kayboluyorlar. Yani Türk hava sahasını kullanmış oldukları açık.
Saldırı başkentlerde de, dünya medyasında da fazla kurcalanmadan geçiştiriliyor.
Biz "Haberimiz yok" diyoruz. Yıkılan binanın Kuzey Kore kaynaklı bir nükleer silah fabrikası olduğu iddiası ağırlık kazanıyor. En büyük muamma ise şantiye çevresine yerleştirilmiş radar ve erken uyarı sistemlerindeki "arıza" nedeni. Suriyeliler öfkeli, Ruslar telaşta.
Çok geçmeden belli oluyor ki İsrail'in siber saldırısı o elektronik ağları felç etmiş. Uçak saldırısı arkadan gelip rahatça sonuç almış.
***

Bir kitap okudum: "Siber Saldırı". Yakında Türkçesi çıkacak. Yazarı Richard A Clarke Amerika'nın en büyük güvenlik uzmanlarından. Üst düzeylerde görev yaparken nükleer savaşı önleyenlerden biri diye biliniyor. Değindiğim olayı o da anlatmış kitabın ilk sayfalarında.
Yani aslında konu hiç komik değil. NATO'nun ilgili biriminin başına geçen ve uzmanlığıyla göğsümü kabartan Süleyman Anıl dünkü SABAH'ta Türkiye'yi de bütün olasılıklara karşı uyarıyordu.
Kulak verelim derim. Yoksa günün birinde küçücük bir hasmın bilgisayar faresine tuş olan dev durumuna düşebiliriz. O zaman kargalar güler halimize.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA