Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Nükleer

Yıldırımlara hükmeden tanrılar tanrısı Zeus, denizlerin ve fırtınaların tanrısı Poseidon, ateş tanrısı Hefaistos, rüzgâr tanrısı Hermes, cehennem tanrısı Hades... Sanki hepsi Olympe'ten bizim Fujiyama diye bildiğimiz Fujisan'a göçmüşler gibi.
Ve Japonya'daki dehşete bakınca, sanki hepsi birden gazaba gelmişler gibi.
Bir yandan artçıları süregelen deprem, bir yandan tsunaminin akıllara ziyan insanimaddi- manevi hasarı, bir yandan nükleer santrallerin peşpeşe patlaması ya da arızalanması...
Halen iki nükleer santralin dört reaktörü devre dışı. İkisinin kalbinin eridiği ya da erimeye başladığı sanılıyor. İkisinin ise soğutma sistemleri devre dışı kaldı. Japon teknisyenler bu son ikisine vargüçleriyle deniz suyu pompalıyorlar. Ne var ki, gerekli hacimdeki suyu pompalamak için en az on gün gerekecek. Bu on günde ne olacak; kimse bilmiyor.
Bilinen bir şey var; reaktörlerde biriken radyoaktifli buhar, yetkililerin izniyle atmosfere salınıyor. Örneğin Fukushina santralinin birinci reaktöründen atmosfere bırakılan buhar ya da bulut, açık havadakinin bin misli radyasyon yüklü. Bu radyoaktif buhar ya da bulutta iki çok ama çok tehlikeli madde var: "İyot" ve "Sezyum" (Cesium).
"İyot" tiroid kanserlerini tetikliyor. O nedenle nükleer santralden buharın salıverilmeye başlanmasından itibaren en az 7 gün boyunca o bölgeden uzak durmak gerekiyor.
"Sezyum"a gelince kalp-damar hastalıklarına yol açıyor ve de sinir sisteminde olumsuz etkiler yaratıyor.
"İyot", dediğimiz gibi, bir hafta-on gün etkili oluyor ama "Sezyum"un potansiyel tehlikesi en az 30 yıl sürüyor.
Anlamı: Patlayan ya da arızalanan nükleer reaktörlerin çevresinde yaşayanlar evlerine döndüklerinde en az 30 yıl boyunca "Sezyum" un olası risklerine açık kalacaklar.
İşte bu yüzden nükleer karşıtları tüm dünyada bir kez daha ayaklandılar.
Bu öfke selinin ilki ABD'de 1979'da Three Mile Island nükleer santralindeki kazadan sonra esmişti. ABD'de o tarihten bu yana hiçbir nükleer santral inşa edilmedi.
Nükleer karşıtlarının ikinci isyanı 1986'daki Çernobil faciasından sonra patlak verdi. Başta Almanya olmak üzere birçok ülke nükleer enerjiden ya çıktı ya da vazgeçti.
Nükleer santraller 2000'lerle birlikte yeniden itibar kazandılar. Üç nedenle: 1- Petrolün giderek daha pahalı hale gelmesi. 2- Enerjide dışa bağımlılığı azaltma kaygısı. 3- Yeni nesil nükleer santrallerin çok daha güçlü güvenlik sistemleriyle donatılmaları.
Ama Japonya'daki kazalar, arızalar, göreceksiniz, bu üç nedeni ya da avantajı da silip süpürecek.
Bir yandan, mevcut santrallerin kapatılması için hükümetlere direnilmesi güç baskılar gelecek.
Öbür yandan, yeni nükleer santral projelerini durdurmak, nükleer enerjiye girmek isteyen yeni ülkeleri caydırmak için başta "Greenpeace" olmak üzere tüm sivil toplum örgütleri sokağa dökülecek.
Bu koşullarda istediğiniz kadar, "Nükleer enerji en temiz enerji", "Nükleer santral en güvenli enerji kaynağı" deyin; derdinizi anlatamazsınız.
O yüzden, bize göre, önlerinde nükleer santral projeleri bulunan ülkelerin ve hükümetlerin iki seçenekleri var: Ya projelerini uzun, epeyce uzun bir süre erteleyecekler. Ya da madem siyasi iradenin meşruiyet kaynağı halk; "Nükleer enerji istiyor musunuz" sorusuyla referanduma gidecekler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA