Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YASEMİN TAŞKIN

Türk İtalyan çorbası: Forum

Fikir annesi ve kurucularından biri olduğum Türk-İtalyan forumunun 6 ncı toplantısı için kendimi bu ay İstanbul'da buldum. Bir kısım İtalya'nın İstanbul'da bana ciddi bir kültür şoku yarattığını söylemeliyim. Konuya nerden başlasam bilmiyorum. Belki en başından.., yaklaşık 6-7 yıl önce evde, gazeteci eşime "ya tamam Türkiye-İtalya ilişkileri çok iyi gidiyor, ekonomik ilişkiler öyle, Öcalan krizi atlatıldıktan sonra iki devlet arasındaki ilişkiler de muhteşem boyutta ama her iki ülkenin sivil toplum örgütleri arasında da bir diyalog başlatılmalı, üstelik AB sürecinde böyle bir diyalog, kamu diplomasisi çerçevesinde çok yararlı olur" derken, biz evde pijama ile dolaşan bu fikre bir elbise bulmaya karar verdik.
İlk hareket, İtalya'nın en prestijli jeopolitik dergisi Limes'in genel yayın yönetmeni olan, arkadaşımız Lucio Carracciolo ile bu düşünceyi paylaşmak oldu. Limes aylık bir jeopolitik dergisi ve Espresso grubuna ait. Daha sonra konuyu hemen Prodi hükümetinde farklı dönemlerde sanayi, ticaret, AB ile ilişkiler bakanlığı yapmış olan Enrico Letta'ya taşıdık. Letta kanalıyla da Forumun bugünkü sponsoru Unicredit'e ulaşıldı.

Forum'a bir Türk partner arandığında tamamen tesadüfen Dışişleri bakanlığının "think tank" kuruluşu SAM (Stratejik Araştırmalar Merkezi) ortaya çıktı. Ankara'ya ilk görüşmeler için ben, Ansaldo ve Caracciolo gittiğimizde, o zamanki dışişleri bakanlığı müsteşarı, büyükelçi Uğur Ziyal da bu forum fikrine çok olumlu yaklaştı. Gazetecilik tesadüflerle doludur ve iyi bir refleks sahibi iseniz rastlantılar bir mücevher kıymetinde olur. O gün, o toplantıdan çıkarken Bakanlığın önünde basın toplantısından henüz çıkmış zamanın dışişleri bakanı, Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ile karşılaştık. Ben hemen eşimle beraber selamlamaya gittiğim dışişleri bakanına Caracciolo'yu da tanıştırdım ve girişimimizden bahsettim ve Türk-İtalyan Forumunun birincisine de davet ettim. Abdullah Bey de, büyük bir nezaket ve güvenle "elbette içinde sizler varsanız gelirim" dedikten sonra "bu ikiliye dikkat" diyerek bizimle de şakalaştı.
Türk ve İtalyan dışişleri bakanlarının katılımından sonra, buna ekonomi bakanları da eklendi, her iki taraftan da siyasiler, akademisyenler, ekonomi dünyasından önemli isimler, dahası sivil toplum üyeleri ateşli ve basına kapalı yapılan tartışmalarda samimi bir biçimde görüşlerini ifade ettiler. Bazı yıllarda eski generalleri bile tartışmalara katmayı başardık. Önemli olan her konuda korkmadan, çekinmeden konuşabilmek, düşünceleri ifade etmekti.Birbirimizi anlamaya çalışmaktı. İki ülkeden sivil toplumun açık bir biçimde tartışması heyecanlı, samimi, yapıcı bir atmosfer yaratmıştı.

Sonra yavaş yavaş bu atmosfer değişmeye başladı. Türk tarafından uyarılar gelmeye başladı, "Efendim, bu konuyu konuşmazsak iyi olur", "Efendim, şu isimlerin davet edilmesi uygun değildir". Konular ve isimler üzerine İtalyan ve Türk tarafı arasında bitmek bilmeyen bir çekişme başladı. Parayı veren düdüğü çalar mantığı ile olayın üzerine oturan Unicredit, SAM'ın resmi toplantı mantığını da pek zorlamak istemedi. Artık konular da anladığımız kadarı ile Türk tarafından dikte edilmeye başlandı. En azından bir seleksiyondan geçti. Bu arada Unicredit'den konuştuğum bir yetkili de bu baskının varlığını doğruladı. Bir İtalyan gazetecinin , bu gelişmeleri "olayın think'i gitti, tank'ı kaldı" şeklinde tanımlaması bizi acı acı güldürmeye yetti.. Geçen sene madem sivil toplum diyaloğudur, resmi bir "think tank" olan SAM'ın yanında bir de sivil bir "think tank" olsun dedik ama ne mümkün. İtalyan büyükelçisi Carlo Marsili'nin TESEV'i bu Forum'a dahil etme çabaları boşa çıktı. Sanki bir monopol, aslında bu madem bir Türk-İtalyan Forumu sponsorları ya da kendi sevdikleri deyimle "promotörleri" de başka düşünce kuruluşlarına ve Türkiye'de iş yapan diğer İtalyan şirketlerine açılmalı. Yoksa bu "Unicredit"in SAM ile birlikte yaptığı bir Forum olur, oldu bile...

Bu sene İstanbul Conrad'da yapılan Forum da iste bu ruh haline ihanet etmedi.. Ben gözlerime ve kulaklarıma inanamadım... Sivil toplum, sivil toplum dedikleri bir grup lobici... Konferans edasında kürsüden 6. kez yapılan Türk-İtalyan İlişkileri muhabbetleri, "Ah ne kadar birbirimizi seviyoruz, destekliyoruz, Türkiye'nin stratejik önemi, Haydi Türkler AB'ye" gibi konuşmalardan sonra, tartışma açıldı. Aman ne tartışma, sözü veren Unicredit sazı alan lobici, "halk" böyle bakıyor. Birkaç kişi "peki 6 yıldır birbirimizi sevdiğimiz söylüyoruz büyüyünce ne yapacağız, hala aşıkları mı oynayacağız" deme cesaretini gösterdi.

Bu arada Forum'un bu ruh haline uygun bir biçimde basının da kulağı çekildi. Efendim, aslında Türkiye'nin AB'ye girememesinde önemli bir pay da basının mış. Türkiye'nin imajını iyi yansıtmıyormuş. Basın basın değil, imaj-maker mübarek. "Efendim, yani Orhan Pamuk'a dava açıldı diye basın yazınca bunun getirdiği zararları düzeltmek çok vakit alıyormuş". Neredeyse diyecekler ki "Arkadaşlar ayıptır yazmayın bunları, ülkenin imajını çiziyorsunuz" Ayrıca ne lüzum varmış, namus cinayetlerini yazmaya bunlar da ülkenin imajını bozuyormuş. Şimdi bu imaj konusu da beni bozmaya başladı. Üstelik bunları söyleyen de bir İtalyan parlamenter, hem de Avrupa Parlamentosundan. Ülkenin imajını çizen namus cinayetlerini işleyenler mi? Yazanlar mı? Yazmayınca sanki işler düzeliyor. Halbuki demek lazım ki
bu cinayetlerin yeşerdiği kültürsüzlükle, şiddetle mücadele etmek imajı düzeltir. Ülkenin imajını çizen Nobel ödülü alıp Türk edebiyatını yükselten Orhan Pamuk mu? Onu dava edenler mi?
Kulaklarıma inanamadım, üstelik "niçin namus cinayetleri üzerine yazıyorsunuz" diye İtalyan gazetecilerin Roma'da ikaz edildiği zamanlarda Antalya'da bu konuda AB ülkelerinin katıldığı bir sempozyum düzenleniyordu. Asıl bu imaj, bak ben kendi dertlerime ciddi bir biçimde eğiliyorum ve çözmek istiyorum imajı yoksa basın bana güzel bir ambalaj yapsın, paketlesin,içinde ne olduğu önemli değil tavrı değil. Forum'da, bunları uygun bir şekilde dile getirdik. Türk-İtalyan Forum'unun kuruluşundaki amaç bu platformun bir sivil toplum diyaloğuna hizmet vermesiydi. Yoksa Lucio Caracciolo'nun da kapanış konuşmasında eleştirdiği gibi "iki ülkenin dışişleri bakanlarının resmi görüşmelerinin bir yankısı olmak" amacında değildi. Zaten Türk ve İtalyan dışişleri bakanlarının ikili görüşmeleri için Forum'a ihtiyaçları da yok.Önümüzdeki yıl Forum için bir sınav yılı gibi görünüyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA