Galatasaray, Avrupa'da en çok taraftara sahip olan takım. Özellikle Almanya'ya geldiğinde ister iddialı isterse iddiasız olsun yer yerinden oynuyor. Oynadığı her maçta gurbetçilerimiz tribünleri dolduruyor ve çok coşkulu tezahürat yapıyorlar. Ancak bu sevgi bazen kontrolden çıkıyor. Yakılan meşaleler, atılan ses bombaları büyük zarar veriyor. Taraftarlar, bu sevgilerini kontrol edemezlerse gelecekte Almanya başta birçok ülke Galatasaray'ın hazırlık maçı yapmasına izin vermeyebilir
Mücadele eden, yenilgiyi kabul etmeyen, oynadığı futbolla zevk veren, kaybettiği zaman da saygı duyulan bir takım yaratmak Fatih Terim'in futbol felsefesidir. Galatasaray taraftarı ve camiası, uzun yıllardır özlemini çektiği bu futbol felsefesine bu yıl kavuşacak gibi görünüyor. İnter maçında koşan, basan, agresif oynayan, mücadeleden yılmayan, mükemmel alan savunması yaparak rakibe topu kullanacak alan bırakmayan bir Galatasaray'ı keyifle izledik. Özellikle top rakibe geçince oyuncuların geriye dönüşleri tam bir iş disipliniydi. Galatasaray'ın yaptığı presten İnterli oyuncular müthiş rahatsız olup en ufak faulde hakeme elle tepki koydu. Fatih Terim, kulübeden takımı bir basketbol koçu gibi yönetti. Sağ bek oynayan Ujfalusi tecrübesiyle ve doğru vücut hamleleriyle rakiplerinin orta yapmasına izin vermediği gibi kanattan bindirmeler yaptı. Sabri orta sahaya dinamizm ve çabukluk kazandırdı. Kampta güçlenen Kazım, İnterli Chivu'nun bölgesini yıprattı. Kazım ve Sabri, final paslarını etkili kullanmak istiyorlarsa kafalarını kaldırıp çevre kontrolünü yapmalılar.

İYİ BİR GOLCÜ ALINMALI
Selçuk-Arda ikilisi maç içinde pas alış verişinde büyük bir uyum içindeydiler ve hep birbirlerini aradılar. Melo'nun da katılımıyla Selçuk daha ofansif oynayacaktır. Elmander, İnter savunmasını havadan hep rahatsız etti ama Galatasaray gol sorununu aşmak istiyorsa tek vuruşu iyi yapabilen, şut atabilen bir golcü almalı.