Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Babamı alan martı...

Bu mektup ne zamandır duruyor masamda.. Size sunmak için uygun vakit bekliyordum. O gün bugünmüş işte.. Bir Baba'ya yazılan en güzel, en duygulu mektuplardan biri.. Okurken ağlamıştım. Siz de ağlayacaksınız biliyorum..
Yazan Kübra.. Sıtkı Usta'nın, o dünya sanatçısı, o Kütahya delisi Sıtkı Usta'nın kızı..
Öldüğü gün Başbakan aramıştı.. "Hıncal Bey, acınızı biliyorum. Biraz derman olur mu bilemem ama, az önce aileyi aradım baş sağlığı diledim. Ardından Kütahya Valiliği ve Belediye Başkanlığına talimat verdim, bir Sıtkı Usta Müzesi açılması için" demişti.
Sonra öğrendim, Kütahya'nın valisi de, Belediye Başkanı da Hac görevleri için Mekke'de imişler o sırada.. Bir hafta sonra dönmüşler yurda.. Başbakanın talimatı onlara ulaştı mı bilmiyorum. Birşey yaptılar mı, onu da bilmiyorum.
"Vali, ya da Belediye Başkanı böyle bir talimattan sonra beni arar" diye saf saf düşündüm de.. Ama çıt yok..
Neyse..
Sizi Kübra'yla başbaşa bırakıyorum..

***

Hastanedeyken camın oraya bir sürü martı geliyordu karınlarını doyurmak için, ama içlerinden biri hep geliyordu, hep babama bakıyordu.
Düşündüm. Bu martı, bir gün alıp götürür mü babamı?
Ama sessizce, kimseye söylemeden...
Bayramın gelmesini hiç istemedim, çünkü biliyordum.
Böyle bir insanın, ancak böyle mübarek bir günde, gideceğini...
Zengini, fakiri, özürlüsü, sağlamı, delisi, akıllısı topladı yine herkesi...
Ben babamı seviyordum. Her kız babasını sever, ama benim babamla aramdaki bağ başkaydı. Çünkü o başkaydı. Onu herkes seviyordu. Kıskanıyordum da bazen, çünkü herkese sevgisini verirdi o...
O yoktu artık. Gitmişti gerçekten. Ben inanmamıştım oysa ki, gelecek diye düşünmüştüm hep.
Hiç böyle yapmazdı, hep gelirdi. Ama gelen yok artık...
Bazen kapı çaldığında babam gelmiş sanıyorum. Bazen telefon çaldığında babam arıyor sanıyorum.
Neşeli neşeli zile basardı. O babamın zile basma şekliydi.
O zil, öyle çalıyorsa bilirim ki babam gelmişti.
Artık zil öyle çalmıyor baba...
Bazen sokakta yürürken; motorla, atla, turkuaz arabanla, 3 tekerlekli bisikletinle, yürüyerek... Her şekilde karşıma çıkabilme ihtimalini seviyordum.
Artık o ihtimal de kalmamıştı...
Artık bu şehri daha az sever oldum. Kütahya seninle güzeldi baba...
Artık sabahları, bana çorba ısıtıp, masaj yaparak, "Hadi kızım kalk çorba içelim babalı kızlı" diyen de yok.
"Geliver geliver bir öpeyim" diye, kollarını açıp, sarılan da yok.
"Hadi bir oynayıver kızım" deyip ıslık çalan da...
O ıslık sana aitti. Ne zaman duysam o ıslığı sen beni çağırıyorsun demekti...
Artık çalmayacak o ıslık...
Hani söz vermiştin? İyileştiğinde dağlara gidecektik babalı kızlı. Kamp yapacaktık?
Bir şey için izin alacağım zaman cilve yapardım. Saçlarımı savururdum.
Bir kere daha yap, izin vereceğim derdin, yapardım...
Sen gittin "Horlama sesi" de gitti...
Hastalığını ilk öğrendiğim gün, kapının dışında horlamanı dinledim baba... Nefes alıyordun, yaşıyordun...
Ölürken hep yanında olmak istedim. Oldum. Son nefesini verirken elini ben tuttum. Dua ettim sana.
Hani o camın önünde hep bekleyen martı vardı ya, alıp götürdü seni bizden...
Korktuğum gün gelmişti artık.
Kızmıyorum o martıya, çünkü güzel bir yere götürdü seni. Bunu bana bazen gösteriyorsun.
Hastaneye beni getirtmiştin. "Kübra'mı özledim gelsin" diye, geldim. Masaj yaptım sana. Saçlarımı okşadın. O haldeyken bile, "Üstünü sıkı ört üşüme, yemeğini ye" dedin bana. İkimiz kol kola koridorda yürüdük. Gözlerindeki o mutluluğu gördüm baba...
İçmediğin şurubu "Aşk olsun baba ben senin her istediğini yapıyorum sen bunu içmiyorsun, hatırım için iç" dediğimde "Hadi getir içeyim" demiştin. Sen böyle bir insandın. Hiç kimseyi kırmazdın ki...
Gönül almasını bilirdin hep.
Seni çok özlüyorum. Sımsıkı sarılmak da istiyorum. Her gece belki rüyama gelirsin diye bir umutla uyuyorum. Benim hala bir umudum var çünkü...
Sen; sen doğa sever, memleket sever, insan sever, sen bir sanatçı, sen yaşayan insan hazinesi bir babaydın...
Seninle gurur duyuyorum. Çok şanslıyım, senin gibi bir babam olduğu için.
Ölümün de, yaşamın gibi güzel oldu. Yaşarken hep güldüğün gibi, ölürken de güldün. O muzip gülüşünle veda ettin bizlere...
Şimdi kim bana "Çıtırık kızım" diyecek? Kim bana yazılar yazdıracak? Kim saçlarımı okşayacak? Ben kimin göbeğini yastık yapacağım? Kim bana sabahları çorba ısıtacak? Ve ben artık kime "Baba" diyeceğim?
Seni seviyorum baba...
Seni bizden alan o martıya selam olsun...
3 numaralı çıtırık kızın Kübra.



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA