Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

43. SİYAD fiyaskosu..

Ekranda, nerdeyse dörtte üçü boş bir salon. Tek tük sandalyelerde çürük diş gibi oturanları simgeler gibi, yönetmen o boş ve loş salondan bir görüntü seçiyor.. Sırtına bir kazak geçirip gelmiş birisi, tırnağını dişlerinin arasına sokmuş. Dişlerinin arasına sıkışmış yemek artıklarını mı temizliyor, yoksa tırnaklarının kirini mi?.
Mideniz bulanıyor değil mi okurken.. Ben uzun uzun seyrettim bu sahneyi düşünün.. Canlı yayının yönetmeni, emrindeki yığınla kamera görüntüsü arasından bunu seçip ekrana verdi..
Aslında 43. SİYAD Ödülleri Gecesi'ni bundan iyi özetleyen, bundan iyi anlatan sahne de olmazdı ya..
"Körler, sağırlar, birbirlerini ağırlar" diyeceğim. Diyemiyorum. Birbirlerini bile ağırlayamıyorlar çünkü..
O gece oraya hasbel kader gelmiş olanların içinde, neşeli, heyecanlı, mutlu görünen tek kişi yok, görüntülerde..
Ödülü veren "Laf ola" diye veriyor.. Alandaki ifade de farklı değil.. Yahu bir kişi de elinde heykelcik, doğru dürüst bir şey söylemez mi?.. Duygusal, mutlu, coşkulu bir görüntü vermez mi?.
Ödül gecesi salon boş.. Yahu bir ay önce ilan edilen adaylar, yakınları, aileleri gelse TİM'in salonu dolar.. Bunca gazete var. Bunca sinema muhabiri, yazarı.. Paparazziler.. Kapılar kırılır yahu..
Ama kimsenin gelmeyeceğini herkes biliyor.. Adaylar bile tenezzül edip gelmemiş. Bu sinemanın yıldızları niye gelsin?. Hiçbiri yoktu..
Bunca üniversitenin sinema bölümü var. Onların öğrencileri gelse millet balkondan dökülür.. Nerde?..
Kerametleri kendilerinden menkul bir yığın entel, dantel, kimsenin seyretmediği filmler üzerinden ödül dağıtınca, kimse merak etmiyor.. Kimse gelmiyor.. Ekran başına kimse geçmiyor. Türk Max'ın reytingi, yüzde değil, binde bir olduysa, şaşarım..
Bir ay önce adayları ilan ettiler.. Konuşan, tartışan oldu mu?. Bir yerde rastladınız mı, duydunuz mu, okudunuz mu?. Oysa bu millet, elin Oscar'ıyla meşgul aylardır.. Pazar gece yarısı saat üçte ekran başına geçip sabahlayacaklar.. Çünkü merak ediyorlar..
SİYAD?.. Güldürmeyin beni..
Hiç bir özelliği ve güzelliği (Fiziksel değil) olmayan, kupkuru, tonsuz, vurgusuz, mizahsız, esprisiz konuşan ve hâlâ, ama hâlâ her lafa "Evet" diye başlayan bir sunucu.. "Bitse de gitsem" diye eline verilen kâğıtları okuyor.
Sokakta ne giyiyorlarsa, onunla hem de 43 yıldır yapılan bir geleneksel ödülün galasına gelen ve geceyi de, kendi sanatını da zerre iplemediğini gösteren, kimsenin filmlerini görmediği adamlar ödül alsa ne olacak, almasa ne olacak?.
Yüzünden belli.. Kendi bile gururlu değil.. Alıyor işte.. Ayıp olmasın diye..
Ama bu SİYAD müthiş.. Adamlar gerçekten müthiş..
Av Mevsimi filminin iki baş rolünden birini oynayan, bana sorarsanız, öyküsüyle filmi asıl götüren Cem Yılmaz'ı "Yardımcı Oyuncu" kabul edeceksin.. Yetmeyecek, onun bu filmdeki dünya çapındaki oyunculuğuna burun kıvırıp, o ödülü bile vermeyeceksin..
İşte Sinema Yazarı dediğin böyle olur.. Halkın beğendiğini beğenen, entel, dantel olur mu?. Farkı belli olacak adamın..
Yahu bugüne kadar nereye koyacaklarını bilemedikleri Semih Kaplanoğlu ve onun muhteşem filmi Bal'a bile yüz vermediler bu yıl.. Sen sakın alınma Sevgili Kaplanoğlu.. Günahı bana ait.. Bu filmi yere göğe koyamadım ya.. Ballandıra ballandıra anlattım ya..
"Hıncal'ın sevdiği filme oy verirsek, nerde kalır bizim SİYAD'lığımız" demiş olmalılar..
Bu kafa, Altın Portakal'ı da öldürüyor.. Ve de ne yazık ki, Antalya Belediye Başkanı, Sevgili Mustafa Akaydın hocam da, bu kafanın peşinde gidiyor.. Üstelik "Halk" Partisi'nin başkanı olarak, halkı inkar edenlerin, halkı adam yerine koymayanların, halkın sevdiklerine "Tu.. Kaka" diyenlerin festivalini yapıyor..
Yazıklar olsun!..


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA