Önce okuyun. İnanıyorum ki, siz de bana katılacak ve "Ben de altına imzamı koyarım" diyeceksiniz..
"Suçluluğu sabit oluncaya kadar herkesin masum olduğunu ifade eden 'Masumiyet karinesi' şüphesiz tarafımızca bilinmekte ve öncelikle gözetilmektedir. Kanun önünde herkes eşittir. Hiçbir kişi ve zümreye imtiyaz tanınamaz. Kimse suç işleme ayrıcalığına sahip olmadığı gibi, mesleği ve makamı nedeniyle ayrıcalıklı muameleye de tabi tutulamaz. Bir görevi yerine getirirken, hiçbir makam ve merci, tarafımıza emir ve talimat veremez. Yönlendirmede bulunamaz. Soruşturmaların süratle sonuçlandırılması için gerekli olan çabalar büyük bir titizlikle yürütülmektedir."
Sözlerin sahibi Ergenekon olduğu iddia edilen davanın savcısı Zekeriya Öz.. Söylendiği tarih 6 Mart 2011..
6 Mart 2011, hakkında bugüne dek tek mahkûmiyet kararı verilmemiş, tek suçu kanıtlanmamış Mustafa Balbay'ın hapishanede geçirdiği ikinci senenin yıldönümü..
Hukukta tutukluluğun mahkûmiyete dönüşecek kadar uzaması, adalet ilkesini yaralar, hatta ortadan kaldırır. Bu yüzden, insan haklarına saygılı, demokrat ülkelerde, bir masumu içerde tutmaktansa, onlarca, yüzlerce potansiyel suçluyu dışarda bırakmayı göze alan uygulamalar vardır.
Balbay'ın iki yıldır tutuklu olması acıdır.
Daha acısı, daha ne kadar içerde olacağını bilen tek kişinin bu ülkede olmayışıdır.
Balbay bilmiyor. Avukatları bilmiyor. Bu konuşmayı yapan "Süratle sonuçlanması için çalışmalar büyük titizlikle yürütülmektedir" diyen Savcı Öz bilmiyor. Duruşma yargıçları bilmiyor. Gazeteciler bilmiyor. Adalet Bakanı bilmiyor..
On binlerce belge, binlerce dosya, yüzlerce sanık.. Dava on sene de sürebilir.. Çünkü durmadan yeni dalgalar, yeni tutuklamalar, yeni belgeler ekleniyor. Dava Meksika dizilerini geçiyor.
Balbay on sene daha tutuklu kalabilir. Davası sürdüğüne göre, beraat etme ihtimali de var değil mi?. Diyelim milyonda bir var.
Peki ederse ne olacak?. İçerde kaldığı yılları ona geri verebilecek miyiz.. Efendim tazminat?.. İnsan yaşamından çalınan yılları hangi para tazmin eder söyler misiniz?.
Balbay diyorum hep.. O bir simge.. Yüzlerce Balbay var, içerde..
Dünya çapında bir doktor, Haberal'ın durumu farklı mı?. Bu iki sene içinde yüzlerce hayat kurtarmıştı, kendi kurduğu o çağdaş üniversitenin harika hastanesinde.. İki yıldır kendi hayatı ile boğuşuyor oysa.
Şimdi, Soner Yalçın'ı, Nedim Şener'i, Ahmet Şık'ı, Yalçın Küçük'ü, Doğan Yurdakul'u, ötekileri, gazetecilik dışı sebeplerden içeri almış olabilirsiniz Sayın Savcı.. Şeriatın kestiği parmak acımaz. Yasalar önünde herkes eşittir. Herkese yapılan onlara da yapılacaktır. Tamam.. Tamam da, bu dava ne zaman bitecek, bilgi verebilir misiniz?.
Bu ülkede açılan davalarda beraat oranı yüzde 50'nin üzerinde.. Yarın büyük olasılıkla beraat edecek olanlar, kaç yıl içerde kalacaklar, tahmin edebilir misiniz?.
Sabah evini basıp alıyorsunuz. Tamam. Peki kaç yıl sonra evine dönecek, eğer suçsuzsa?. Suçsuz adam, kaç yıl içerde yatacak, belli mi?.
O zaman bu nasıl hukuk oluyor, Sayın Savcı?.. Nasıl adalet oluyor, Sayın Adalet Bakanı?.
Türkiye'nin hukuk sorunu, nerdeyse hemen her sabah bir takım yerlerin basılarak, bir takım kişilerin içeri alınması değildir.
Sorun, bu kişilerin geleceklerinin ne olacağını, bu hukuk devletinde, bu sosyal, liberal ve demokratik devlette, kimsenin ama kimsenin, davaları açan savcılar dahil bilmeyişidir.
Bu rejimin adı da "Demokrasi" olamaz..