Ercan elinde sarı zarfla odama girdi.. Sarı zarf sıkı yönetim komutanlığından. "Erkekçe Dergisi süresiz olarak kapatılmıştır" diyor..
Erkekçe'nin ilk ayları. Ortalığı kasıp kavuruyoruz. 65 binden başlamış tirajımız, dört ayda 151 bine ulaşmış.. Nerdeyse iadesiz satıyoruz. Dergi müthiş sükse de yapmış. Her ay başı gazeteler bizden alıntılarla dolu..
"Bir ay, iki ay kapatıldı" dense mesele yok.. "Süresiz.."
Yani keyifleri ne zaman isterse açılacağız. Ya da hiç açılmayacağız.. Peki ekip, onca insan ne olacak?.
Ercan onun için gelmiş zaten..
"Erkekçe ekibi Gelişim'de aynen devam edecek. Kimse merak etmesin, endişeye kapılmasın. Tüm arkadaşlara söyle Hıncal" diyor, patron..
"Makul bir süre bekleriz.. Olmadı, başka şeyler yaparız, bu canavar ekiple.."
Ertesi gün Sıkıyönetim'den aradılar..
"Erkekçe sahibi, Genel Yayın Müdürü ve Yazı İşleri Müdürü, Sıkı Yönetim Basın ve Halkla İlişkiler Başkanlığına gelecekler.."
Şimdi yasal olarak, böyle işlerde "Sorumlu Müdür" çağrılır.. Öyle değil.. Ercan Arıklı, Hıncal Uluç ve Ali Kocatepe'nin üçü de çağrılıyorlar.. Yani, yandık..
Ertesi sabah Gelişim'in önünde Ercan'ın arabasına doluşurken, şakayla karışık veda ediyoruz arkadaşlara.. "Geri dönmezsek, bizden haber çıkmazsa" diye..
"Şilte, yorgan, okuyacak kitap getirirsiniz falan" diyoruz..
Komutanlık Selimiye'de.. Kışla kapısına geldik. Haber verilmiş.. Bizi komutan gibi karşıladılar. Şaşırdık.. Ali "Hapı yuttuk" yorumu yaptı.. "Bu karşılamanın sonu kötü.."
Bir salona aldılar.. Bir teğmen "Albayım sizi az sonra alacak" diye özür diler gibi konuştu..
Az sonra içeri aldılar.. Dünyalar tatlısı bir Hava Albay.. Ayağa fırlayıp "Buyur" etti.. "Çay, kahve.."
İyice işkillendik.. İdam mahkumlarının son gecesi falan gibi geliyor.. Albay, havadan, sudan, memleketten, dünyadan, hatta Fener, Galatasaray'dan söz ediyor da, sadede bir türlü gelmiyor..
Nihayet beklenen an geldi..
"Arkadaşlar, buraya kadar zahmet ettiniz.. Çünkü bu işler, yazıyla, telefonla olmaz. Yüz yüze konuşmamız gerekir" dedi..
"Erkekçe dergisini kapatmak zorunda kaldık" diye girdi.. Merakla baktık..
Yahu, Sıkıyönetim neyin zorunda kalır ki..
"Geçen hafta, Hafta Sonu gazetesini içindeki bazı fotoğraflar yüzünden kapatmıştık. Bu ay siz de ayni resimlerle çıktınız. Erol Simavi'nin gazetesini kapatıp, size göz yumarsak, Hürriyet gurubuna, tarafsız davrandığımızı anlatamayız. Bu yüzden sizin için de ayni kararı almak zorunda kaldık."
O devir, Erol Simavi'nin İmparator devirleri.. Ercan'a da, "Prens" deniyor, başarılı dergilerinden dolayı.. İmparatoru kapayıp, prensi affetmek..
Albay gülümseyerek devam etti..
"Tabii, biz, Hafta Sonu gazetesi ile Erkekçe Dergisi'nin ayni kaba konmayacağını biliyoruz. Öteki adı üstünde gazete.. Herkesin elinde.. Saklamak falan mümkün değil. Çoluk çocuk, kız oğlan, öğrenci falan, hepsinin elinin altında.. Erkekçe ise aylık bir dergi.. Elden ele dolaşmaz. Anne ve babalar dergiyi çocukları için uygun görmüyorlarsa meydanda bırakmazlar, olur biter.. Ama dedim ya.. Bunu kamuoyuna, hele de Hürriyet gurubuna anlatmak kolay değil. Onun için sizi kapadık.. Süresiz kapadık.. Çünkü.."
Gerisini, ne Ercan, ne Ali, ne de ben tahmin edebilirdik..
"Bugün ayın beşi.. Yirmi gün sonra yeni bir emirle, sürenin sona erdiğini bildireceğiz. Geri kalan sürede, dergiyi hazırlayıp, ay başına yetiştirmeniz zor. Sizi bunun için davet ettim. Kapanma kararı yokmuş gibi çalışmaya devam edin ve dergiyi hazırlayın ki, Erkekçe yayınına eksiksiz devam edebilsin.. Bu konuşma da aramızda kalsın.."