Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÜLEYMAN YAŞAR

Başbakan Erdoğan niye reel faizi sıfırlamak istiyor?

Türkiye'de Merkez Bankası yirmi yıldır yüksek faiz-düşük kur politikası uyguluyor.
Ülkeye yabancı sermayeyi çekmek için reel faizleri de yüksek tutuyor. Böylece dışarıdan para girişini sağlıyor ve bütçe açığını finanse ediyor.
Gelelim bu güne...
Yurtdışında faizler düşük olduğu halde bizim Merkez'in yüksek reel faiz uygulamayı sürdürmesi Türkiye'ye aşırı sıcak para girişine neden oldu.
Ve TL aşırı değerlendi. Dolayısıyla ihraç malları rekabet gücünü kaybetti, ithalat ucuzladı. Bu dengesizliğin sonucunda dış ticaret açığı ve cari açık yükseldi.
Peki Türkiye parasının aşırı değerlenmemesi için ne yapmalı? Madem yurtdışında faizler düşük, o halde kısa vadeye reel faiz vermeye gerek yok. Ayrıca kamu bütçe açığı da artık küçüldü. Dolayısıyla enflasyona eşit bir faiz oranı, Türk parasının değerlenmesini engeller.
Gelelim reel faizin ne olduğuna? Reel faiz, nominal faizden beklenen enflasyonun çıkartılması sonucu bulunur. Yani enflasyondan arındırılmış faiz anlamına gelir. Öyleyse Türkiye'de 2011 için beklenen enflasyon yüzde 6.9 olduğuna göre kısa vadede Hazine borçlanmasının yüzde 7'nin üzerine çıkmaması gerekiyor. Dün açıklanan yıllık 4.26 oranındaki tüketici fiyat enflasyonu, gerçekleşen enflasyon olduğundan, reel faiz hesabı nominal faiz tahmin edilirken kullanılmaz. Ama gerçekleşen enflasyon olarak bir yıl önce alınmış kâğıtların nominal faizinden düşülmesi gerçekleşen reel faizi gösterir. Bu da geçen bir yıllık reel faizin yaklaşık yüzde 4 olduğuna işaret ediyor.
Gelelim tekrar reel faizin sıfırlanmasına...
Nominal faizler yüzde 7 seviyesinde seyrederse, reel faiz de sıfırlanmış olur.
Böylece dünyada zaten ucuz olan paraya biz de durduk yerde fazla maliyet ödememiş oluruz.
Bu arada uzun vadeli borçlanmalarda da Türkiye ekonomisinin uzun dönemli reel büyüme hızını aşmayacak bir reel faiz verilebilir. Niye derseniz... Çünkü ekonominin reel büyüme hızından daha yüksek reel faiz ödemek, maliye politikasının sürdürülemeyeceği anlamına gelir. Bunun nedeni, vergi tabanının ancak reel büyüme hızı oranında genişleyeceği varsayımıdır.
İşte kısa dönemde sıfır, uzun dönemde reel faiz ödenirse TL aşırı değerlenmeyeceği için ihraç malları rekabet gücü kazanır, ithalat kârlı olmaktan çıkar.
Kısacası Türkiye'de üretim ve istihdam hızla artar.
Gelelim Başbakan Erdoğan'ın reel faizleri sıfırlama önerisine... Bu öneri, Türkiye için doğru bir öneri olarak ele alınıp değerlendirilmeli.
Çünkü, devletin yüksek reel faiz vererek borçlanması, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik koşullar için pek akılcı değil. Bir kere bütçe açığı küçük.
Ayrıca devletin kısa vadeli dış borçları da 4.3 milyar dolar civarında. Yani devletin dış borcunu çevirme riski yok.
Peki kimin riski var? Özel sektörün kısa vadeli dış borçları yüksek. Yaklaşık 72.7 milyar dolar seviyesinde. Ama onlarda da bir risk yok. Onlar da kendi risklerini yönetebilir.
Zaten bankalar ve firmaların açık pozisyonlarını sigorta ettikleri düşünülürse onların da riski en aza inmiş durumda.
O halde mevcut dünya ekonomisi koşullarında kısa vadede devlet borçlanırken kesinlikle reel faiz vermemeli. Başbakan'a kulak vermekte yarar var. Sıfır reel faiz önerisi mevcut ekonomik koşullara uygun.
Aksi yapılırsa cari açık kapanmaz. İhraç malları rekabet gücüne sahip olamaz. Aslında Başbakan Erdoğan, sıfır reel faiz önerisiyle Türkiye ekonomisinde bir dönüşüme işaret ediyor.
"Faizden değil artık üretimden para kazanalım" diyor. Doğru olan da bu zaten.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA