Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Asmalımescit'teki kavganın asıl sebebi ne?

Pazar günü, "Asmalı'yı geri verin!" başlıklı yazım üzerine aradı Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan...
"Çakmışsın bana..." diyerek başladı sözlerine esprili bir şekilde.
Sonra da, "Sana bir şey soracağım. Galata'da ya da Cihangir'de bir evin olsun ister misin?" dedi küt diye...
Anlamadım tabii... Başkanın bu soruyu ne maksatla sorduğunu, konuyu nereye getireceğini çözemedim önce...
Fakat, "İsterim ama şu andaki maddi olanaklarım buna yetmez..." yanıtıma karşın, "Ama bir evin olsa yaşarsın değil mi?" deyince...
Kavradım ne demek istediğini...
Yani konuyu nereye getireceğini...
"Hangi İstanbul âşığı kişi istemez ki Galata'da, Pera'da ya da o dik yokuşlara sahip Cihangir'de yaşamak Başkan!" deyip başladım oracıkta gelecek planlarımı anlatmaya.
Oğlum biraz daha büyüdükten sonra varımı yoğumu satıp küçük de olsa bir ev sahibi olmak ve Beyoğlu'nda İstanbul'u doyasıya yaşamak gibi bir hayalim olduğunu aktardım ona.
Bunun üzerine; "Peki 15 yıl önce böyle bir şeyi hayal eder miydin?
Yani Cihangir'in ya da Galata'nın yerleşik bir sakini olmayı düşünebilir miydin?"
şeklinde bir sual yöneltti.
Orada kaldım işte. Öylece... (Çünkü en çok ah vah ettiğim, ara ara kafama vurup, "Ah ulan ah!
Önünü görüp, zamanında, sudan ucuzken bir mülk almadın ya şu Beyoğlu'ndan"
deyip hayıflandığım meseledir bu mesele!)
Hakikaten zor bir soruydu çünkü bu son soru!
Sonra 15 yıl öncesini getirdim aklıma Beyoğlu'nun...
O arka sokaklarındaki yol kesen tinercileri... Fuhuş yapan kadınları... Onları pazarlamaya kalkan pis adamları... Tombalacıları... Torbacıları hatırladım.
Hapçılardan ve keşçilerden geçilmeyen o dar, pis ve izbe sokakları düşündüm ve dedim ki hemen; "Asla tabii ki! Çok kötüydü o zamanlar Beyoğlu."
O da bunun üzerine; "İşte mesele bu! Kavganın nedeni bu!" deyiverdi.
Ve uzun uzun anlatmaya başladı.
Beyoğlu'nun Pera ruhuna dönmek için çabaladığını, bu dönüşüm sırasında da düzenlemeler ile ilgili sıkıntılar yaşandığını anlattı. Oradaki bazı esnafın "işgaliye" adı altında kendilerine tanınan fırsatı fena halde suiistimal ettiklerinden, işgaliyeye 2 masa ile başlayan bazı işletmecilerin 20 masayla bütün bir sokağı teslim aldığından dert yandı.
İnsanların evine giderken kullandığı yol üzerinde yürüyememesinden dolayı yığınla şikâyetle karşı karşıya kaldıklarını ve rayından çıkan treni tamir edip yeniden doğru yola sokmak zorunda kaldıklarını ifade etti.
Dedim ya uzun uzun anlattı Başkan.
Sonunda anladım ki Beyoğlu'ndaki sıkıntıların temel sebebi aslında bölgede yaşayan elitistler!
Sokakları boylu boyunca işgal eden masalardan, o masaların koyulma düzeninden, aşırı kalabalıktan, kalitesizlikten rahatsız olanlar o, şu, bu değil!
Çoğu sanat camiasından, yazar, çizer takımından olan kişiler.
Yazılmamak kaydıyla birkaç isim verdi mesela belediyede şikâyet dilekçesi olan; aklım şaştı valla!
Şaştı ama bir yandan da hak da verdim o şikâyetçilere.
Çünkü ben de bugün o bölgede otursam evime masaların arasından sürtüne sürtüne gitmek istemem.
Kabul edilmeli ki Beyoğlu'nda bir düzen şart!
Masaların belli bir düzene oturtulması gerekiyor.
Abartmaya gerek yok!
"İşgaliye hakkım var" deyip, ondan sonra da bütün sokaklara tecavüz etmeye kalkmayı savunmak mantık dışı.
Biraz sabretmek gerekiyor bence.
Başkan en kısa zamanda meseleyi çözeceğine söz verdi.
Umarım sözünü tutar.
Biz de doğru bir iş yaptığını gördüğümüz ve bundan dolayı kendisini savunduğumuz için okurumuz nezdinde güç duruma düşmeyiz inşallah!

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA