Uzun zamandır bu kadar gülmemiştim. Kahkahalara boğuldum ve kendimi tuvalete zor attım desem inanın abartmış sayılmam.
Meğer ne cevherler varmış bizim memleketin hem ünlüsü, hem de zengini olan ahalinin içinde. Levent Kırca'ymış, Cem Yılmaz'mış, Ata Demirer'miş, Demet Akbağ'mış, inanın hepsi hikâye! Vallahi de billahi de en az onlar kadar başarılıydılar önceki akşam Çaba Derneği'nin sokak çocukları yararına düzenlediği gecede sahne alan iş, sanat, siyaset, spor, medya ve cemiyet dünyasının bildik simaları.
Muhteşem Yüzyıl'ın ti'ye alındığı oyunda Sultan Süleyman'ı öyle bir döktürdü ki Cihan Kamer! Görmeniz lazımdı. Adam safi yetenek yahu! İşadamı falan değil kesinlikle aktör olması lazımmış. Nasıl doğal oynadı. Nasıl içten yaptı o hafif müstehcen esprileri anlatamam. Mesela birini yazayım. Pargalı diyor ki Sultan Süleyman'a "Dün gece Facebook'ta Hürrem'i dürtmüşsünüz hünkârım!" Cevap "Tabii dürteceğim. Bu kadar şehzadeyi nasıl doğurtacaktım ona yoksa!"
Ya Hürrem'i oynayan Ayşegül Dinçkök! Tek kusuru Hürrem kadar çirkin olmamasıydı. Oyunun sonunda "taze cariyeler getirdim sana" diye Süleyman'a sosyetenin yaşı ilerlemiş isimlerini takdim etmesi ve Nurhan Cıngıllıoğlu, İclal Bakkaloğlu, Tuna Öztürk, Beyhan Biber gibi isimlerin oynadığı o cariyelerin esprileri bitirdi hepimizi.
İTO Başkanı Yalçıntaş'a da Malkoçoğlu rolü düşmüştü senaryoda. Biraz çekinik gibiydi sahnede Murat Bey ama Osmanlı kostümünün altına giydiği o Adidas ayakkabılar şahane bir fikirdi. "Adını Feriha Koydum" dizisinin yakışıklı Emir'ini Ali Ağaoğlu'na oynatmak ise bence mizahın gelebileceği son noktaydı. Ali Bey kesinlikle rol kesmedi. Sadece ve sadece ezberlediği replikleri kendisi olarak sahnede tekrarladı. Ama tabii bu bile salondakileri kahkahaya boğmaya yetti! Kuzey-Güney dizisinin ti'ye alındığı senaryoda Kuzey'i canlandıran Abdürrahim Albayrak'ın cevvalliği, el kol hareketleri, bi tarz yaratmaya çalışması falan ise 10 numaraydı. Size yemin ediyorum. Bugün Kıvanç Tatlıtuğ'un yerine Albayrak'ı oynatsalar o dizide reytingler tavan yapar!
Ya aynı oyunda rol alan Ertuğrul Özkök'ün, sapsarı pantolonuyla Trakya şivesi parçalaması. "A be kızan! Du be ya" diye "ücbeş" ağzıyla konuşması... Olamaz böyle bir performans! Olamaz! İnanamadım sahnedeki Özkök'e! Müthişti! Şahaneydi! Gazeteci, sosyolog filan değil adam. Tiyatrocu doğmuş aslında! Bence boşuna kasılıyor "işsiz kalacağım" falan diye. Kalmaz. Onda bu rol kesebilme yeteneği varken katiyen kalmaz! İnanın yerinde olsam düşünmem, gidip bir nehir kenarına filan serilmeyi... Bırakırım köşemi, kalemimi, polemiği ve kendimi tiyatroya teslim ederim.
Gönül isterdi ki bütün gece sahne alanları burada tek tek yazayım ve onlardan alıntılar aktarayım size ama işte olmuyor.
Sadece şunu söyleyeyim. Hepsi harikaydı. Çaba Derneği'ni yürekten kutluyorum. Çok başarılı bir organizasyona imza attılar. Sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde bu kadar ünlü ve sükseli ismi bir araya getirmek ve Lütfi Kırdar gibi dev bir salonu hıncahınç doldurmak kolay iş değil.
Ancak naçizane kabul ederlerse bir minik eleştirim var kendilerine. Biletlerin 250 TL'den satılması gerçekten korkunç bir hataydı. Bence rakamın onun çok çok üzerinde olması gerekiyordu. Bir Türkan Sabancı'nın o sahnede son derece tatlı ve komik ve bir o kadar da doğal haliyle resmetmeye çalıştığı "falcı teyze"yi izlemenin daha yüksek bir bedeli olması gerekiyordu bana göre. Kaldı ki davetlilerin tümü buna cevap verebilecek nitelikte insanlardı.
Keşke aynı sahne birkaç kez daha kurulsa.
Hatta keşke bir TV kanalı parayı basıp, sokak çocukları yararına bu projeyi satın alsa ve zenginlerin kestiği rollerle sadece zenginlerin değil, bütün Türkiye'nin, bütün garibanların da gülümsemesini sağlasa...