Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Başbakan çiçek bahçesine güneşi de armağan eder mi?

Solin... Ne kadar hoş geliyor değil mi kulağa? Sanırsınız ki Fransızca ya da İngilizce bir kelime. Oysa ikisi de değil. İki dille de alakası yok. Solin bu toprakların dilinden, Kürtçe'den gelen bir kız ismi... Anlamı da kulağa geldiği gibi çok hoş... 'Çiçeklerin yeri, çiçek bahçesi'. Yüzlerce belki de binlerce 'Solin' vardır bu topraklar üzerinde yaşayan. Her biri bir çiçek kadar güzel, bir çiçek kadar mis kokan. Her bahar geldiğinde çiçek bahçesine dönüşen dağlarına koşan binlerce Solin'imiz vardır. İşte o binlerce çiçek bahçesinden biz şimdi birini tanıyoruz. Elbette çok memnun olduk ama keşke başka türlü tanısaydık onu. Binlercesinden bir tanesi olan Solin'i...
Keşke başka türlü haberlerden duysaydık o güzel adını.
Keşke onu böyle bilmeseydik.
Keşke yaşadığı trajedi bir yalan, uydurma bir haber, bir safsata olsaydı.
Keşke Solin her şey yolunda gittiği zamanlarda çektirdiği o fotoğraflardaki gibi hayata, geleceğe umutla bakan, gözleri pırıl pırıl parlayan mutlu çocukluğu resmetmeye devam ediyor olsaydı.
Solin... Daha küçücük, bi lokma bişey. İşte o adı gibi güzeller güzeli 5 yaşındaki Kürt kızı, o tatlı şey göz göre göre ölüyor. Çünkü o çiçek bahçesi lösemi gibi belalı ve pis bir hastalıkla bi başına mücadele etmeye çalışıyor.
Yapayalnız Solin.
Annesi Hanım Onur 2011 yılında Cizre Belediye Başkan Yardımcısı iken KCK Davası'ndan tutuklanıp Mardin Cezaevi'ne konmuş. Babası da aynı davadan firar etmiş bir sanık. Solin'in yanında olan bir ağabeyi var ama o da epilepsi hastası. Annesi cezaevine girmeden önce Solin'de böyle bir hastalık yokmuş. Kızının lösemi hastası olduğunu öğrendiğinde dünyası yıkılmış kadıncağızın. Avukatları, yakınları Solin'in durumunu doktorlarından aldığı belgelerle yetkili makamlara bildirip, Solin'in hastalığı yenebilmesi için mutlaka annesiyle bir araya gelmesini söylemişler ama yetkililerin hiçbiri yapılan başvurulara, ricalara olumlu cevap vermemiş. Bilirsiniz bu tür hastalığa yakalananların iyileşmesi için iki şey gereklidir. Biri bilimdir yani tıptır. Diğeri ise moraldir. Bunların ikisi bir arada olmak zorundadır. Birinden birinin eksikliği hastaya iyileşme şansı vermez. Solin'in tedavisi için yakınları elinden geleni yapıyor ama uygulanan tedaviye cevap vermiyor. Herkese küs. Ağabeyi dahil hiç kimseyle konuşmuyor. Doktorları annesinin yanında olmadan Solin'in iyileşme umudunun olmadığını söylüyor. Keşke daha fazlasını yapabilsem ama maalesef. Yetkililere seslenmek ve onlara yalvarmaktan başka hiçbir şey gelmiyor elimden.
Yazıyı yazmadan evvel internette Başbakan Erdoğan'ın Balyoz'dan tutuklu General Ergin Saygun'u hastanede ziyaret ettiği haberlerini gördüm. Saygun'lu fotoğrafı görünce 'keşke' dedim kendi kendime. "Keşke generali ziyaretiyle çok şık bir hareket yapan Başbakan Erdoğan Solin'in, o 5 yaşındaki yavrucağın anasına kavuşması için de bir şeyler yapsa. Keşke solup gitmekte olan çiçek bahçesinin güneşle buluşması için aradaki bütün o kara, pis bulutları kaldırıp atsa.
Keşke çiçek bahçesini güneşiyle buluştursa...
Ve keşke Solin'in ölmesine engel olsa...
Keşke...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA