Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Empati yapmak, yalakalık mı demektir?

Gözleri değil, kalpleri kör olduğundan benim ne için, neye dair çabaladığımı göremeyenler hariç hemen her kesimden destek geldi, "Alevilik kimin tekelinde?" başlığı altında yazdıklarıma. Alevisinden, Sünnisinden, sağcısından, solcusundan ve laikinden, mütedeyyininden inanılmaz hoş tepkiler aldım. Mesela arayanlardan biri İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Mesut Parlak'tı. Her zamanki gibi önce biraz takıldı; "Ne haber yandaş hemşerim. Bak ben de sana rakip geldim. Artık Sözcü'de yazıyorum" falan diyerek. Sonra da; "Öyle güzel bir yerden bakıyorsun ki, aferin sana bacım! Gerçekten de artık Alevilerin toplumu gerecek bu duruştan vazgeçmesi gerekiyor" dedi! Ve bir nokta hariç, (ki o nokta da, "Bu ülkede Aleviliğin yaşanmasına engel olan AKP değil, 1925'te Atatürk ve arkadaşlarının çıkardığı Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile kurdukları Diyanet İşleri Başkanlığı'dır" yorumum), bütün yazdıklarıma harfi harfine katıldığını söyledi. Katılmadığı yorumumda da itirazı, yazdığımın yanlış olmasına falan değil. Eksik bırakılmış olmasına... Hocam'a göre, evet Atatürk ve arkadaşları o yasayı çıkarmışlar ve Diyanet'i kurmuşlar ama bunu, o zamanın ruhu gereği yapmak zorunda kalmışlar. Diyor ki; "Atatürk ve arkadaşları öngörüsüz olup, Alevilerin, 'kaldırılsın' dediği bugünkü Diyanet'i eğer kurmamış olsaydı, laiklik bu ülkenin temel ilkelerinden biri olabilir miydi söyle bana!"
Sonra mütedeyyin kesimin seslerinden biri olan kalem ustası, Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Salih Tuna aradı. Sanki dersiniz Mesut Hoca'yla konuşmuş da, ağız birliği falan yapmış gibi, o da aynı şeyleri söyledi. "Harika şeyler yazıyorsun! Durduğun yer çok önemli ve bence devam ettirmelisin bu yazılarını. Çünkü çok hayırlı bir iş yapıyorsun!" dedi.
Tabii yazılarıma Sözcü'de yazan Mesut Parlak ile Yeni Şafak'ta yazan Salih Tuna'nın aynı yorumları yapmış olması ilginç geldi. Ve bundan dolayı da kendi kendime soruyorum iki gündür; "Neden" diye... Alevi olmam ve meseleleri için için yaşayıp öyle kaleme alabilmem mi acaba bu iki ismi bir noktada buluşturan tarafım oldu yoksa empati yapmayı iyi becerebilmem mi? Çok net söylüyorum ikincisi... Yani empati yapmayı iyi becerebilmem! Aslında bizimki gibi gelişmekte olan ülkelerde çok ileri seviyede değil bu kültür. Geçenlerde okudum bir gazetede Amerika'da çocuklar daha okula başlar başlamaz aşılanmaya çalışılıyorlar empatiyi bir yaşam felsefesi yapabilmeleri için. Bende ise empatinin bu kadar gelişkin olmasının sebebi hayata adım atar atmaz yaptığım tercihlerdendir. Ailemin bütün karşı çıkışlarına rağmen gidip Sünni ve Kürt kökenli bir adamla evlenmeseydim acaba geçmişte Kürt Halkının neler yaşadığını ve ne acılar çektiğini bu kadar içimde hissedebilir miydim? Eğer kocam ailesinin bütün itirazlarına rağmen Alevi ve Türk olan benimle evlenmeseydi geçmişte Alevilerin nasıl aşağılandığını, horlandığını ve hangi muamelelere maruz bırakıldığını bu kadar derinden bilebilir miydi? İyi ki böyle bir evlilik yapmışız.
Keşke çoğalsa bu tür evlilikler. Kürtler Türklerle, Aleviler Sünnilerle evlenebilse. Çünkü bizim toplum olarak bazı sıkıntıları aşmanın başkaca yolu yok. Biz empati yapmayı öğrenmek zorundayız. Empati ile yaşamak zorundayız. İnanın bu bir yöntem ve bu yöntemin çok çok başarılı olduğu sadece bizim evliliğimizde değil, bu türden evlilikler yapan birçok insanda var. Enteresan bi biçimde birbirimizin değerlerine sahiplik ederiz karı koca olarak. Kürt Meselesi ile ilgili bir konu gelse gündeme, kocam susar, ben konuşurum dost sohbetlerinde! Alevilik ile ilgili bir sohbette ise benden daha derin bilgi ve birikime sahip olan kocam döktürür! O nedenle de genellikle kocamı Alevi, beni de Kürt sanır insanlar. Kocam böyle sorular karşısında; "Ahh keşke olunabilse de Alevi olabilsem" der. Ben de atlarım arkasından hemen; "Yok böyle daha iyi! Ben seni kırk bin tane Alevi erkeğine değişmem" derim. Eğer kalpleri taşlaşmamışsa bizi dinleyen insanların, bir arada, huzur ve sevgiyle yaşayabilmek adına yaptığımız şeyin empati olduğunu anlar ve 'Helal olsun' der geçer.
Ama taşlaşmışsa... Çamur bağlamışsa... Kalkıp der ki; "Ayy karı koca birbirlerine yalakalık yapa yapa öldüler!"
Anlatabildim mi efendim?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA