Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Başka bir şey olamazdı!

Benim için değil belki ama bazıları için sürpriz oldu Başbakan Erdoğan'ın cumhurbaşkanı adayı olması. Emin olun Köşk seçimleri gündeme geldiği günden bu yana bir kez dahi aklımdan başka bir isim geçmedi.
Hiç itibar etmedim "Acaba Başbakan vazgeçer mi bu işten? Kendisi Başbakanlığa devam edip, Gül'ün Köşk'te oturmasına ön ayak olur mu?" mealindeki yorumlara. Bu tür tezlerin zaman kaybı olduğunu düşündüm. Çünkü olması gereken buydu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez halkın oyuyla seçilecek Cumhurbaşkanlığı'na aday olması gereken kişinin 12 yıldır halktan aldığı destekle tek başına iktidar olmayı başarmış partinin genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan olması gerektiğini biliyordum. Kazanır kaybeder ayrı. Onu ayrıca muhakeme ederiz. Ancak eğer mesele o koltuğa hak eden kişinin aday olması ise sevsin sevmesin, kim olursa olsun aday olacak kişinin Erdoğan olduğu gerçeğini kabul etme zorunluluğu vardır. Bu bir haksa yani... Bu, yüzde yüz Erdoğan'ın hakkıydı. Kendi rızası ile bile olsa partisinin başka bir ismi aday göstermesi onu 12 yıldır destekleyen kitleleri hiçe saymak olurdu.
Özetle, dün iktidar partisi çok doğru bir tercih yaptı. Şimdi sıra bu tercihin halkın en az yüzde 50'since kabul görmesinde. Ben bu doğru tercihin ilk turda yapılacağına inanıyorum. Eğer büyük bir sürpriz olmaz ise bana göre Erdoğan 11 Ağustos'ta Çankaya Köşkü'nün kapısından içeri girer. Ve aldığı yetkiyle 5 yıl boyunca da o köşkte oturur.
Asıl mesele de bundan sonra başlar kanaatimce. Şimdiden konuşmamız gereken asıl konu Köşk'e çıkacak Erdoğan sonrasındaki süreçtir. Bazıları benim fazla evham yaptığımı düşünüyor ama yalan yok, Erdoğan'ın Köşk'e çıkmasıyla beraber iktidarın "Paralel Devlet"le mücadelesinde bir şeyler yanlış gidecek ya da eksik yapılacak diye endişeleniyorum. Hâlâ bu yapıyla mücadeleyi Erdoğan'ın ya da Hükümet'in sorunu ya da kavgası şeklinde okuyanlara diyecek hiçbir sözüm yok. Onlar öyle okumaya devam etsin. Ancak ben biliyorum ki bu mücadeleyi bu ülkenin bekası için bir zorunluluk gibi gören herkes benimle aynı kaygıyı taşıyor. Ve bu mücadeleyi sadece belli bir kesimin değil, tüm Türkiye'nin meselesi görenler, mücadelenin onun bıraktığı yerden aynı biçimde sürmemesi halinde büyük kayıplar verileceğinden hareketle Erdoğan'dan çok şey bekliyor.
Herkesin Cumhurbaşkanı'nı seçerken kendine göre bir önceliği olacaktır. Benim önceliğim de, birliğimizi, dirliğimizi ve düzenimizi bozmaya yeminli, dış mihrakların taşeronu olan bu şantajcı ve vatan hainleri ile verilecek mücadelede en doğru adaydan yana tercih yapmaktır. Çünkü bu yapı Kürtlerle Türklerin el ele huzur içinde yaşamasını istemiyor. Bu yapı bu topraklarda Sünnilerle Alevilerin hep bir çatışma halinde olmasını istiyor. Devletin içine çöreklenip, devlet imkânlarını kullanarak sahte belgeler, CD'ler üretip şantaj yapan bu çete sadece iktidarı ya da Erdoğan'ı değil, hepimizi sindirmeye çalışıyor.
Öze gelirsek... Bu mevzuda muhalefetin çatı adayı şeklinde lanse edilen Ekmeleddin İhsanoğlu'ndan şu dakikaya kadar en ufacık bir yorum gelmediği ve aslında el altından onların desteklediği aday olduğunu bildiğimden dolayı tercihimi Erdoğan'dan yana kullanacağımı şimdiden deklare ediyorum.
Ve Erdoğan'ın dün yaptığı konuşmada kullandığı "Paralel devlet yapılanmasıyla mücadelenin, Cumhurbaşkanlığı dönemimizde çok daha güçlü, çok daha koordineli süreceğini özellikle ifade etmek isterim. Milletin birliğinin yanında, ulusal güvenliğimiz tehdit eden tüm girişimlere karşı cumhurbaşkanının birincil derecede görevi vardır. Paralel devlet yapılanmasına asla müsamaha göstermeyeceğiz!" ifadelerini bir söz kabul edip muhakkak takipçisi olacağımı bir dipnot olarak kayıtlara düşmek istiyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA