Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Bunlar hep alçaktı!

Türkiye'nin değil sadece... Yeryüzünün de en tehlikeli örgütü diyebileceğimiz örgüt Sakalsız ve Çetesi'nin örgütüdür. Yani Paralel devlettir! Görünürde silahları, bombaları, füzeleri yok belki ama istedikleri anda uyarlarına gelmeyen her insanın hayatını altüst edip intihara sürükleyecek, bir toplumda, bir ülkede kaos yaratıp halkı birbirine kırdırtacak kadar inanılmaz bir PH yani "Psikolojik Harp" güçleri var.
Devlette edindikleri pozisyonlar sayesinde elde ettikleri güçle ahtapot gibi dört bir yanımızı saran bu örgütle başa çıkmak hakikaten çok kolay değil. Evet, başını Başbakan Tayyip Erdoğan'ın çektiği hükümet aylardır bu ahtapotla mücadele edip sirayet ettikleri alanlarda yok etmeye çalışıyor ama görüyoruz ki işimiz gerçekten zor. Polis teşkilatının neredeyse tamamını ele geçirmek üzereyken enselenen örgüt mensubu emniyetçilerle ilgili haberleri okuyorsunuz. Sanki hepsi sütten çıkmış birer ak kaşık misali; "Kahraman polislere zulmediliyor" yaygaraları ile toplumu kendilerinin masum olduğuna ikna etmeye çalışan ve zaman zaman da başaran bu örgütün ne kadar tehlikeli olduğuna bir kez daha dikkat çektikten sonra canımı epeyce sıkan bir başka noktaya temas etmek istiyorum.
Bakın... Eğer biz bu örgütün ne kadar sinsi ve tehlikeli olduğunu sadece 17 ve 25 Aralık darbe girişimlerinden okuyup, geçmişteki davalarda yaptıkları alçaklıkları, hainlikleri, namussuzlukları irdelemeyip, onları görmezden gelirsek, emin olun tam da onların istediğini yapmış oluruz. Farkında olmadan oynadıkları oyunun bir parçası sayılırız. Bir kere herkesin şunu idrak etmesi şart artık: Biz bu örgütle sırf 17 Aralık ya da 25 Aralık'ta hükümete darbe girişiminde bulundular veya Selam örgütü adı altında binlerce insanı dinleyip onlara şantaj yapmaya kalktılar diye mücadele etmiyoruz. Bu, mücadelede kullanılacak bir argüman elbette ama tek sebebimiz bu değil. Bu örgüt 17 Aralık'ta ya da 25 Aralık'ta çok şükür ki hükümetin erken müdahalesi ile başarıya ulaşamadı, muvaffak olamadı belki ama oldukları bir dönem yaşandı. Kabul edelim ki Ergenekon, Balyoz, Oda TV, Casusluk ve daha birçok davayı gerekçe yapıp binlerce masum insanın hayatıyla oynadılar.
Bakın, "Ergenekon tamamen bir yalandır" demiyorum. Ama daha o günlerde de dile getirdiğim bir şeyi bir daha tekrar etmek istiyorum. O davanın çıkış noktası çok haklı bir noktaydı. Güya o davayla güdülen amaç, yargısızca infazlar yapan, insanları diri diri asit kuyularına atan, askeri vesayetin gücünü kullanarak hükümetleri şantaj yoluyla dize getirmeye çalışan, getiremediğinde de darbe yoluyla indirmeye çalışan derin devletin çökertilmesiydi. Başlangıç noktası buydu evet ama sonucunda bunun böyle olmadığını hepimiz gördük. Bu dava savcılarının da, hâkimlerinin de tek amaçlarının "derin devleti çökertme" başlığı altında örgütleri için tehlike yaratan herkesi susturmak ve yok etmek olduğunun farkına vardık.
Lütfen hepimiz elimizi vicdanımıza koyup öyle bakalım bu meseleye. Şu gerçeği bilerek soralım kendi kendimize! Diyelim ki; Pensilvanya'da konuşlu Sakalsız'ın 'Teknik Nakavt' fetvasını hatmeden örgüt üyeleri bu fetvayı sadece 17 ve 25 Aralık darbe girişimlerinde mi hayata geçirdi? Sahte belge ve delil üretiminde son derece başarılı olduğuna emin olduğumuz bu alçakların aynı fetvayla geçmiş davalarda da hareket etmiş olması ihtimali yok mu? O davalarda da binlerce insanı abuk sabuk iddialarla dinlemiş ve yalan yanlış tapelerle, belgelerle, CD'lerle yaftalamış olamazlar mı? Acaba biz, sırf o günlerde; 'Derin devleti çökertiyorlar, ülke demokrasisine tuğla döşüyorlar, hepsi birer demokrasi kahramanı' sandığımız ve destek verdiğimiz utancından hareketle mi geçmişteki alçaklıklarına gözlerimizi kör ediyoruz?
Olabilir mi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA