TOPLUMDA her iki kişiden birinde görülen horlama, çoğunlukla sosyal bir sorun olarak algılanır. Horlama, genellikle üst solunum yollarının daralmasına neden olan bademcik büyümesi, burun kemiğinin eğriliği ve geniz eti gibi anatomik bozukluklardan kaynaklanır. Horlayan hastaların yüzde 5-10'unda uyku apnesi görülür. Uyku apnesi, üst solunum yolunda horlamaya neden olan daralmanın uyku sırasında zaman zaman daha da belirginleşip tam tıkanmanın yaşanması sonucu gelişir. Uyku apnesi acil tedavi gerektiren hayati bir hastalıktır. Eğer yüksek gürültülü horluyorsanız, yorgunluk, aşırı sinirlilik, konsantrasyon bozukluğu yakınmanız varsa, sabah başınız ağrıyorsa ya da eşiniz uykuda nefes almak için çırpındığınızı, nefes almadan uzun süre durduğunuzu söylüyorsa sizde uyku apnesi olabilir. Zamanında fark edilip tedavi edilmeyen uyku apnesi kalp krizi, felç hatta ani ölüme bile neden olabilir. Medstar Hayat Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü'nden Uz. Dr. Hülya Diriol, uyku apnesi ve tedavisi hakkında bilgi verdi. Horlamanın çoğunlukla bir şikayet olarak görülmediğini belirten Uz.Dr. Diriol "Güne yorgun uyanma ve gün içi yorgunluklar genellikle iş yoğunluğuna bağlanır. Bu durum doktora başvurma sürecini, uyku apnesinin neden olduğu yüksek tansiyon, kalp krizi, inme gibi önemli sorunların görülmesine kadar geciktirir. Uyku apnesi, uyku sırasındaki solunum duraklamaları ve uyku düzeninin bozulması ile kendini gösteren önemli bir hastalıktır. Yüksek gürültülü horlama, güne yorgun uyanma, gün içinde uyuklama, geceleri uykuda solunum duraklaması, yorgunluk, aşırı sinirlilik, konsantrasyon bozukluğu, sabah baş ağrısı gibi sorunlar, uyku apnesinin göstergeleridir. Hastalarda, hastalığın seviyesine göre bu sorunların biri, birden fazlası ya da hepsi birden görülebilir" dedi.
ÇOK YAYGIN
Kadınların en az yüzde 2'sini, erkeklerin ise yüzde 4'ünü etkileyen uyku apnesinin Türkiye'de 2 milyon kişide bulunduğunun tahmin edildiğini açıklayan Diriol "Bu rakamlar, hastalığın astım ve şeker hastalığı kadar yaygın olduğunu göstermektedir. Ancak hastaların büyük bir çoğunluğu hasta olduklarını bilmedikleri ya da önemsemedikleri için tedavi olmamaktadır. Uyku apnesi sorunu olan kişilerde iş verimsizliği ve sosyal problemlere neden olabilen gün içi aşırı uyku durumları ortaya çıkabilir. Uyku apnesi nedeniyle ortaya çıkan ertesi gün uyuklama halinin, trafik kazalarına da yol açtığı yapılan çalışmalarla gösterilmiştir" diye konuştu.
UYKU LABORATUVARI
Kesin tanının "uyku laboratuvarında" koyulacağını belirten Diriol, "Horlama ve uykuda nefes kesilmesi, uykudan nefes darlığı ve nefes durması ile boğulup çırpınarak uyanma, gündüz aşırı uyku hali, uykuda anormal bacak hareketleri, uyku esnasında diş gıcırdatma ve anormal hareketler, uykuda yürüme gibi sorunları olan hastalara uyku laboratuvarında "polisomnografik inceleme" yapılması gerekir Uyku sırasında birçok parametrenin kaydedildiği "poligrafik tetkik", beyin bölgelerinin aktiviteleri, uykunun yapısı ve uyku bozuklukları hakkında sağlıklı ve bilimsel bilgiler veren modern bir laboratuvar yöntemidir. Bu yöntemle, uyku apnesinin tedavi edilip edilmeyeceğine karar verilir" dedi.
EDAVİDE BAŞARI ORANI YÜKSEK
Uyku apnesinin kesin olarak çok etkili bir şekilde tedavi edilebileceğini söyleyen Diriol, "Dünyada en yaygın kullanılan uyku apne tedavisi 'Kesintisiz Pozitif Nazal Basınç'tır. Uykuda hastanın başucuna konulan küçük bir cihaz ile burun yoluyla yansıtılan çok hassas pozitif basınç oluşturulur. Bu pozitif basınç, sanki bir hava yastığı yerleştirilmiş gibi hava yollarının ve gırtlağın uykuda sürekli açık kalmasını sağlar, apne ve horlamaları ortadan kaldırır. Hasta, tedaviye başladıktan sonraki gün bunun etkilerini görür. Horlamalar kesilir, uykuluk hali düzelir, hasta kendini dinç ve yeniden doğmuş gibi hisseder" diye konuştu.