ALİ MANAVUŞAK'IN ANLATTIĞI ANTALYALI USTA FIKRASI
Ali Manavuşak'ın anlattığı aşağıdaki fıkra da Antalyalının bu sıcak iklime ne kadar uyum sağladığını göstermesi bakımından ilginçtir: "Kalekapısı'ndaki Paşa Camisi'nden başlayıp, Kırkmerdiven'e kadar uzanan yolun adı Uzun Çarşı'dır. Eskiden Uzun Çarşı'da, çok usta bir marangoz varmış. Adamın birisinin de yakında çocuğu doğacakmış. Beşik yaptırmak için bu marangoza gitmiş. Marangozla konuşup, pazarlık yapmış ve iki altına anlaşmışlar. Adam beşiğin parasını peşin vermiş. Gel zaman, git zaman çocuk doğmuş, büyümüş; hatta askere gidip gelmiş ve evlenmiş. Neredeyse torun doğacak, hala beşikten haber yok. Adam, marangozun yanına gidip demiş ki; 'Ya usta, bizim oğlan doğdu, büyüdü, evlendi. Şimdi bir torunum olacak. İnsaf et, hiç olmazsa beşiği toruna yetiştirelim.' Adamın bu sözleri üzerine usta kızmış ve adama çıkışmış; 'Beni bu kadar acele ettirme! Yoo… Ben bu kadar aceleye gelemem. İşte verdiğin iki altın, rafta duruyor. Al paranı git' demiş."
BİRLİKTE HAYATI PAYLAŞIRLARDI
Belki Antalyalı dostlarım bana kızacak ama, işte bu fıkra biraz abartılmış olsa da Antalya insanımızı, Antalyalıyı tam olarak anlatıyor sanırım. Çünkü Antalyalı karnının doyacağı parayı kazandıktan sonra, fazlası için çalışmayı pek sevmez. Güzel yaşamak, huzurlu yaşamak Antalyalının en doğal yaşam tarzıdır. Benim gözlemlediğim 40'lı yıllardan 70'li yıllara kadar Antalyalılar Kaleiçi'nde ve varoşlarında, daracık sokaklarda, bahçe içinde yer alan cumbalı iki katlı evlerde otururlardı. Düğünler, sünnet düğünleri bu evlerin bahçelerinde birlikte yapılır, cenazeler birlikte kaldırılırdı. Komşulara, ev ziyaretlerine birkaç aile birlikte gidilirdi. Kışlık yiyecekleri konu-komşu birlikte hazırlarlardı. Yaz aylarını Elmalı ve Korkuteli yaylalarında geçirenler, yayladan dönüşte, yaylaya çıkamayan komşularına yağ, peynir getirirlerdi. Sokakta da çocuklar birlikte oynarlardı. Yazın gündüzleri evin bahçelerinde, akşamları evlerin serin oturma odalarında yemişler birlikte yenir, birlikte eğlenilirdi. Kış aylarında ev gezmeleri daha bambaşka güzellikte olurdu. Herkesin bahçesinde çeşitli meyve ve sebze yetiştirildiğinden, gece oturmalarına siniler içinde üzüm, incir, susam, kendir tohumu, nar, ayva gibi yiyecekler getirilirdi. Susam ve kendir tohumu kavrulur, yer ocağında mısır patlatılırdı.
ANTALYA ATASÖZÜ
"Karışılmaz hükümetle Allah'ın işine, Akşamleyin evine; sabahleyin işine. Söz bilirsen söyle, senden hisse kapsınlar, Söz bilmezsen sükût et, seni adam sansınlar."