Hafta sonu Antalya bayağı hareketliydi… Cumartesi günü
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Pazar günü de
Kemal Kılıçdaroğlu'nun mitingleri vardı. Antalya'da siyasetin nabzı bu iki miting ile ölçülmeye çalışıldı. Tabi ki mukayeseler yapıldı. Ak Parti ve CHP cephesinden değişik açıklamalar geldi. Kimse 'yoğurdum ekşi' demedi. Ancak, bir doğru var ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Antalya
tarihi günlerinden birini yaşadı. Bugüne kadarki
en kalabalık miting ger- çekleşti. CHP ve Kılıçdaroğlu için aynı şeyleri söyleyemeyiz ama onlar da
kendi çaplarında bir vatandaş kitlesini alana getirmişlerdi. Bu işin genel havası… Yerele, Antalya ölçeğine geldiğimizde görüldü ki
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, mitingin önemli bir bölümünde Antalya'dan bahsetti, rakamlar verdi, geçmişte Menderes Türel zamanında yapılanların üstüne bu dönemde hiçbir şey konmadığını vurguladı. Kentin
"Fetret Devri" yaşadığını hatırlattı,
Akaydın'ın ayıplarını (bira festivali, ölülerin yakılması, camiye ayakkabı ile girilmesi düşüncesini, Pensilvanya icazetini ve inkarını) sıraladı, ağır bir dille eleştirdi. Bu konuda Başbakan'ın eli güçlüydü, örneklerini basına yansıyan şekli ile gösterdi.
Adayı Menderes Türel'i ön plana çıkartan söylemlerde bulundu. Doğal olarak ulusal konulara da değindi ama önceliği hep Antalya'ya verdi. Başbakan, Antalya için önemli projeleri açıkladı ve
üç müjde ile pekiştirdi. Kılıçdaroğlu ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a nazaran kısa kesti. Sürekli, artık vatandaşı bıkma noktasına getiren, ayakkabı kutularından bahsetti ve kendince değerlendirdiği yolsuzluk iddialarını tekrarladı. Konuşmasının ağırlığını bu konular teşkil etti. Antalya ve Antalyalı için
hiçbir vaatte bulunmadı. Bulunamadığı gibi, kentin geleceğine yönelik bir
proje dahi açıklayamadı. 5 yıldır Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamında bulunan Adayı Mustafa Akaydın için
"şunu yaptı, bunu yaptı" diyemedi. Zaten Akaydın'ı takdiminde de tek bir özelliğini vurguladı; sürekli
"hoca" dedi. Bunun dışında Akaydın için söyleyebilecek bir şeyi olmadığını bildiği için vaziyeti, yine geriye dönerek "Yaparsa hoca yapar" ile idare etti. Bir diğer önemli husus ise Kılıçdaroğlu'nun CHP'den aday gösterilmeyen siyasiler için değerlendirmeleri oldu ve bu uzun bir süre aldı. Antalya'da bulunması hasebiyle hedefinde Muratpaşa Belediye Başkanı şimdi DSP'nin Adayı olan
Süleyman Evcilmen vardı. Öyle anlaşıldı ki Kılıçdaroğlu ve CHP'nin tepe yönetimi Antalya'da bir
Evcilmen sıkıntısı yaşıyor. Hatta korku olarak da değerlendirebiliriz. Bunu uzun uzadıya cümlelerle açıklamaya çalışmasının altında da CHP'nin Muratpaşa'da bir
"Evcilmen sendromu" yaşadığı gerçeği yatmaktadır. "Efendim, kazanırım tekrar CHP'ye gelirim. Kapılar ona kapalıdır. Yok öyle" hitabı ise Kılıçdaroğlu'nun insanları tanımadığına işaret etmektedir. Ya da Antalya'da herkesi Akaydın zannetmektedir. Bırakın Evcilmen'i;
hiçbir siyasi, partisinden böyle
çirkin ayak oyunları ile harcanmasını kabul edemez. Kabul etmediği gibi bunu bir
onur meselesi haline getirir ve onun savaşını verir. Evcilmen'in de onurlu bir insan olarak yaptığı budur. Hele hele DSP'den seçim kazanıp, bu şekilde uzaklaştırıldığı CHP'ye tekrar dönmesini beklemek gerçekten,
Kılıçdaroğlu'nun siyaseti hiç bilmediğini gösterir. Ya da dedik ya; Antalya'da herkes Akaydın değil… Onur meselesi…