Yıllar önceydi...
Dikmen'in tepesinde,
Keklik Pınarı mevkiinde startı verilen
Atatürk Koşusu'nu izlemeye çalışıyorduk. Bir tarafta koşuya katılan atletler, öteki tarafta basın mensupları ve koşuyu izlemeye gelen vatandaşlar...
Ortalık mahşer yeri gibiydi… Foto muhabirleri
Hasan Özkay ile
Rafet Hüner arabanın bagajına oturmuş, fotoğraf çekmeye çalışıyorlardı.
O zamanlar koşu medya tarafından ilgi ile izlenirdi.
TRT naklen yayın yapardı.
Günler öncesinden spor teşkilatınca hazırlıklar yapılır, basın toplantıları düzenlenirdi.
Gazetelerde koşuyla ilgili haberler günler öncesinden verilmeye başlar, koşu sonrasında da bu alaka sürerdi.
Herkes büyük ilgi gösterir, değer verirdi bu koşuya...
Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin yıldönümü çerçevesinde geleneksel olarak düzenlenen bu koşu, maalesef her geçen yıl önemini yitiriyor.
Geçen aralık ayında yapılanı hatırlıyor musunuz?
Yarış nasıl geçti, kimler katıldı, yarışı kim kazandı?
Kimsenin doğru dürüst haberi olmadı...
Geçti, gitti… Amatör sporlara bu ilgisizlik niye?
Buna hakkımız var mı?
Ciddi biçimde yapmayacaksanız, kaldırın o zaman bu tür organizasyonları kalenderiyeden… Yarış bir federasyon faaliyeti değil,
Ankara İl Spor Müdürlüğü'nün organizasyonuydu… Sadece bu koşu değil;
Cumhurbaşkanlığı Bisiklet turuna,
Uluslararası Ankara Tenis Turnuvasına, Türkiye Boks Şampiyonası'na, Anıttepe'deki yüzme yarışlarına, eskrime, masa tenisine, haltere, tekvandoya ve diğerlerine müthiş bir sırt dönüşümüz söz konusu...
Bir büyük ahtapotun kollarına bırakmışız sporumuzu.
Bu ahtapotun adı; futbol...
Sıktıkça sıkıyor ötekilerin boğazını.
Medya olarak biz de oturup seyrediyoruz bu katliamı...
Seyretmekten öte, destekliyoruz da...
Ne kendimizi, ne okurlarımızı kandıralım.
Biz spor falan yazmıyoruz.
Sadece futbolla yatıp, futbolla kalkıyoruz.
İşin kolayına kaçıyoruz...
Açıkçası ayıp ediyoruz!