Mübarek
Ramazan ayı nasıl başladı, nasıl bitiyor inanın anlayamadık. Aynı işyerinde çalışanlar, aynı okuldan mezun olanlar, aynı topraklarda doğanlar, sivil toplum kuruluşlarımızla, kulüplerimizle her gün birlikte iftar açıyoruz.
Her beraberliğimizde doyumsuz sohbetler, yapıp, demli çaylar eşliğinde sanki birbirimize olan yılların özlemini dindiriyoruz.
Çok müstesna günler yaşıyoruz.
Neredeyse evde çoluk çocuk iftar sofrası kurmaya hasret kaldık. Önceki gün de
Türkiye Spor Yazarları (TSYD) Ankara Şubesi'nin iftarında ülkemizde sporun sevilip, yaygınlaşması için bir ömür harcamış meslektaşlarımızla, meslek büyükleri ağabeylerimizle bir sofrada buluştuk. Gece boyunca çok özel sohbetler yapıldı, anılar paylaşıldı.
Tarifi imkansız duygular yaşadık.
Sanki nostalji denizinde fırtınaya tutuşmuş gemiler gibi sırılsıklam ıslandık.
NEREDE O ESKİ GÜNLER
Tüm bu güzelliklerin yanında yemek boyunca içime garip bir hüzün çöktü. Sanki boğazımda lokmalar dizildi bir tuhaf oldum. Şöyle masaları bir gözlerimle taradığımda sahada muhabir olarak çalışan
Hürriyet'ten sevgili kardeşim
Özgür Şahiner ve birkaç foto muhabirinden başka kimsecikleri göremedim. Sonrada içimden
"Spor servislerindeki yalnızlık iftar sofrasına yansımasından doğal ne olabilirdi" dedim.
Doğrusu ülkemizin en değerli spor basınına sahip
Ankara'nın son yıllarda uğradığı kayıplar içimi açıttı.
Ne hazindir ki, ne acıdır ki Ankara'da çoğu gazetede spor servisi diye bir servis yok. 20 yıl önce
Neşet Özmen'in şefliğinde 19 kişiden oluşan Hürriyet Spor Servisi kadar bile bugünkü gazetelerde bu şehirde spor muhabiri çalışmıyor. Bugün 3 kişiden oluşan gazetemizin spor servisi o günlerde
Besim Güçtenkorkmaz'ın koordinatörlüğünde 8 kişiden oluşuyordu. Grubumuzun yayını olan
Foto Spor Nezir Önal ve 9 arkadaşı ile Ankara'da sporunu tozunu atıyordu.
Tercüman Gazetesi rahmetli Arman Talay gibi duayenin önderliğinde 7 (Şefim Erhan Karadağ da dahil),
Günaydın Gazetesi Spor Müdürümüz Ali Erdoğan'ın şefliğinde 3 (Yaşar Önel'de aynı kadroda),
Son Havadis Gazetesi İsmet Özkan'ın şefliğinde 3,
Türkiye Gazetesi Mustafa Tepe'nin şefliğinde 4,
Milliyet Gazetesi Zeki Çöl'ün şefliğinde 7 kişiden oluşuyordu.
Meydan Gazetesi'nde Uğur Tenekecioğlu, Cemal Doğan, Ulus Gazetesi'nde Merter Oğuz, Baki Aladağ, Zaman Gazetesi'nde Lokman Köse'nin spor mesainin yanında onlarca yerel gazetede yüzlerde spor emekçisi mesai harcardı.
ANKARASIZ OLMAZ
Bir de bugünkü tabloya bakın da içiniz kararmasın.
Ankara demek,
Türkiye demek. Güçlü bir Ankara spor basını olmadan bu ülkede spor adına hayallerimizin gerçekleşmesi mümkün değil.
İstanbul basının spor adına
Ankara'dan yaptığı tercüme ne bu ülkenin olimpiyat hayalini gerçekleştirmeye, ne sporun sevilip, yaygınlaşmasına, ne spor sayısının artmasına ne toplumun kültürü kazanmasına tek başına asla yeterli olmaz.
Ankara olmadan asla bu yolda yürünmez. Artık birileri Ankara'yı bu kadar hafife alma yanlışından dönsün artık.