Üç hafta öncesine kadar ligin tabanına demir atan
Gençlerbirliği yukarılara doğru
"Pupa Yelken" yol almaya başladı. Anlaşılan kaptan değişikliği kırmızı- siyahlılarda işe yaradı. Sezon başındaki o pısırık, rakibinin oyun üstünlüğünü kabul eden takım yerine, dirençli, pes etmeyen, oyunu domine etmeye çalışan bir takım geldi.
En son oynanan
Trabzonspor maçında bunu gördük. Başkent ekibi, iki farklı yenilgiye düşmesine karşın, müthiş bir baş kaldırış ile geriye dönüş yaşadı. Atılan gollerden sonra saha içerisindeki sevinç kadar, yedek kulübesindeki sevinç de
Gençlerbirliği'ndeki değişimin en güzel örneğiydi.
Şifo Mehmet'in goller sonrası çizdiği
'sevinç tablosu' bir teknik adam ile futbolcuları arasındaki elektriklenmenin pozitif göstergesidir. Şifo,
'Benim Gençlerbirliği'ne gelmem bir milat olacaktır' demişti. Bu iddialı söylem için elbette zaman gerek. Ancak, bazı futbolcularda bir milat olduğunu söyleyebiliriz. Bunların başında da
Stancu geliyor.
Romen santrfora sanki sihirli bir değnek değdi.
Attığı goller gerçekten
'usta' işi. Aman nazar değmesin diyelim.
Üst üste alınan üç galibiyet sonrası
Başkan İlhan Cavcav, yapılan teknik adam değişikliği için,
"Eh ne de olsa ben futboldan anlarım.
Gördünüz mü?" dedi. Sevgili Başkan
'nalıncı keseri' gibi. Başarıdan mutlak pay çıkaracak. O zaman insanın aklına ister istemez şu soru geliyor;
"Bu anlayış neden sezon başında yoktu?"
***
Ankaragücü'nde Hayati Soydaş dönemi bitti. Elbette yönetimin tasarrufudur. Ancak, bu değişiklik biraz garip geldi. Üst üste alınan iki yenilginin bu denli fırtınalar estirmesinin ardında başka şeyler mi var acaba?
Soydaş'ın karnesine baktığımızda; apar topar gönderilecek kadar kötü olmadığını görüyoruz. Bu arada,
Soydaş'ın görevden alınmasının ardından,
"Bundan sonra Ankaragücü'ne yenilgisiz şampiyonluk dilerim" demesi de manidardır.
Bize göre,
Ankaragücü'nün kendi öz çocuğuna bu denli sabırsız davranması pek yakışık almadı.