Bursa Devlet Tiyatrosu Ahmed Vefik Paşa Sahnesi'nde 1975 yılında tiyatro dünyasına adım atan Erkan Can, "İnsan asla şımarmamalı, geldiği yeri unutmamalı, halktan kopup onlara yukardan bakmamalı" dedi. Oscar alsa bile değişmeyeceğini anlatan Can, "Beni hiç bir şey değiştiremez. Ben yolumda yürüyorum. Zaten şımarırsam mahalleme giremem. Beni iki saniyede şah-mat ederler" diye konuştu.
9 KEZ EN İYİ OYUNCU ÖDÜLÜ
Tiyatroyu sinemadan daha çok seven, bazen gençleri kırmamak için para bile almadan çektikleri filmlerde oynayan Can, hayatını, mesleğini SABAH Ankara'ya anlattı. Televizyon dünyasına 1992 yılında sevilen dizi Mahallenin Muhtarları'nda Temel adlı Karadenizli karakteriyle giren Can, bugüne kadar 9 kez "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünün sahibi oldu. Usta oyuncu şimdi İstanbul Halk Tiyatrosu'nda Fransız oyun yazarı Moliére'in ölümsüz eseri Tartuffe'nin uyarlaması olan bezirganda rol alıyor.
FUTBOLCU OLMAK İSTİYORDU
Futbolun en büyük tutkusu olduğunu ifade eden Erkan Can, "Ben aslında futbolcu olmak istiyordum. Koyu bir Beşiktaş taraftarıyım. 1970'lerin ortasında başlamıştı içimdeki futbolcu olma isteği ama hayatta insan her istediğini gerçekleştiremiyor. Hayatın bizi nereye götüreceğini bilmeyiz. Hayat beni tiyatro ve sinema dünyasına sürükledi" diye konuştu.
CAN: TABULARI YIKTIK
'Gen çler ' adlı filmde de rol aldığını anlatan Erkan Can, "Mezun olduktan sonra iki yıl Bakırköy Devlet Tiyatrosu'nda çalıştım. Sonra çok çalıştım, kendimi geliştirdim. İlk düzenli rolüm 1992 yılında çekilmeye başlayan 'Mahallenin Muhtarları' adlı dizide Temel karakteri ile geldi. Daha sonra birçok farklı filmde farklı karakterleri canlandırdım. Filmlerimiz ve oyunlarımızla tabuları yıkmak gerekiyordu, bunu başardık" dedi. Türk sinemasında son dönemlerde güzel gelişmeler yaşandığını ifade eden Erkan Can şöyle konuştu: "Özellikle gençlerin elinden tutmak gerekiyor. Sinema, memleket meselelerine eğilmeli. Yılmaz Güney'in dediği gibi, bir sanatçı eğer ülkesinin ve dünyasının meselelerine bakmıyorsa, bunları yansıtmıyorsa, o sanatçının sanatçı kimliği elinden alınmış demektir. Bunu sinema filmleriyle yapabiliriz ama dizilerle bu yapılamaz."
Emre DİKENOVA