Bir önceki yazımızda; Ankaragücü'nde Hayati Soydaş'ın gönderilmesinde bir tuhaflık olduğunu söylemiştik. Sezon öncesi takımın başında Bolu'da uzun süren kamp döneminde Hayati Soydaş büyük mesai harcadı. Genç, moralsiz ve de transfer yasağından dolayı güçlenemeyen takıma inanç aşılamaya çalıştı. Futbolda başarıya giden yolda her şeyin para olmadığını, aynı zamanda 'yürek işi' olduğunu anlatmaya çalıştı. Eldeki kadroyla şampiyonluğun düşünülmesi 'ultra lüks' görünüyordu. İşte, para pulun 'kılı kırk yararak' harcandığı dönemde Hayati Soydaş dümene geçmekten çekinmedi. Yıllarca formasını giydiği Ankaragücü için henüz yolun başında olduğu teknik direktörlük mesleğinde kariyerine büyük harflerle eksi yazılmasını bile göze aldı. O'nun için söz konusu Ankaragücü ise, gerisi teferruattı. Lige kötü başlangıç yaptı. Ancak, ilerleyen haftalarda arka arkaya alınan galibiyetlerle zirvede Ankaragücü bayrağı dalgalanmaya başlamıştı. Bu arada, kulüp bünyesinde oluşturulan 'Diriliş' parolası ile şampiyonluk ateşi yakılmıştı. Hayati Soydaş ve talebeleri güzel günlerin geleceğine Başkentliler'i inandırmıştı. Ancak, Tepecik ve Bayrampaşa yenilgisiyle ortalık bir anda toz duman oldu. Yıldırım hızıyla Hayati Soydaş'ın işine son verildi. Soydaş, 'Diriliş'in ilk kurbanı olmuştu. Hem de zirvedeyken. Geçenlerde sevgili Hayati ile yolumuz kesişti. Üzgün olduğu kadar kırgındı. Ne olduğunu anlamamıştı. Biraz dert yandı; "Abi biliyorsun takımı nereden aldık, nereye getirdik. Lider olduk, sanki bize kötü bir şey yapmışız gibi düşman oldular" dedi. Bunlar altı çizilecek sözlerdi. Hayati Soydaş'ın gidişinde bir tuhaflık olduğunu söylememizin doğruluğunu gösterecek 'ipucu'ydu. Bizim gördüğümüz elbette 'buzdağı'nın üzeri. Altında ne var bilemeyiz. Hayati Soydaş'tan boşalan dümene Fuat Akyüz geçti. O da Ankaragücü forması için ter akıtmış eski futbolcu. 80'li yıllarda Ankaragücü muhabirliği yaparken tanıdığımız, sevdiğimiz kardeşimiz. Yolu açık olsun.