Atletizmde ligden düştük, futbolda, basketbolda nitelikli yerli sporcular yetişmediği için yabancı sınırlamaları kalktı. Katı rekabetin yansıması olarak tribünlerdeki şiddet her geçen gün artarak büyüyor. Tabi en önemlisi Türk sporu adına geliştirilmiş bir proje göremedik. Proje geliştirilmeyişini sadece
Spor Bakan Sayın Çağatay Kılıç'a da fatura etmeyelim tabi. Hiçbir spor bakanımız ülke sporunu bir adım dahi olsa ileri götürecek uzun vadeli temel bir proje ile çıkmadı karşımıza. Halbuki,
doping kullanımının,
devşirme sporcu kullanımının bu kadar arttığı dönemde özellikle sporcu yetiştirilmesi konusunda ciddi projelere, çalışmalara ihtiyacımız var. Sporu yönetmek her şeyden önce sporu bilen, sporun içinden gelen, sporu seven insanların işi olmalı.
Spor yöneticiliği konusunda özellikle üniversitelerle işbirliği yapılarak profesyonellerin yetişmesinin sağlanması gerekiyor. İyi yetişmiş sporcuların kaynağı okullardır. Bunu her zaman söylüyorum. Ancak şu anki spor politikamız bunun tam tersine okullara fersah fersah uzaklıkta. Bu arada
RTÜK, futbol karşılaşmalarının sadece şifreli kanalda yayınlayamamasından dolayı diğer yorumcuların katıldığı spor programlarının
tribün terörünü körüklediğini ortaya koymuş. Maçların diğer kanallardan da yayınlanabilmesi için harekete geçmiş. Birilerinin bu meselenin farkına varmış olması ne kadar sevindirici. Maçları yayınlayamayan ve kendisini spor programı yapmak zorunda hisseden
TV kanalları, en hırçın hakem eskilerini, emekli futbolcuları ve
yırtık gazetecileri bulup kavgası gürültüsü bol programlar yapıp taraftarları galeyana getirmekte önemli rol oynuyorlardı. Futbol maçları açık kanallardan da yayınlandığında belki spor programlarında mesafe tanımadan sallayan bu adamlar da belki susup maçları izlerler...