Geçen hafta selamsız, sabahsız ilk yazımıza başlamıştık. Günler arasındaki karışıklık, ve gündemin hızlı değişmesiyle selamlama yazımız aksadı. Bundan dolayı okuyucularımızdan özür dilerim. Bu köşede, her çarşamba ve cuma günleri birlikte olacağız inşallah.
Mitolojide konuşma tanrısı olarak bilinen
Demostenes'e nasıl böyle akıcı ve etkili konuşabildiği sorulduğunda,
"Küçük yaşta babamı kaybettim, ardından annemi. Amcamın yanında evlatlık olarak yaşamak zorunda kaldım.
Amcam babamdan kalan bütün mirası elimden aldı. Bana da eziyet ediyordu.
Ben de bir mağara buldum! Duvarlarını kesici ve delici aletlerle kapladım.
Orada edip gibi vücut hareketleriyle konuşurken, kontrol dışına çıktığımda canım yanıyor ve hitabetimi düzeltiyordum.
İşte böyle öğrendim hitabeti..." der… Hem dünya hem ülkemiz ölçeğinde, mutlak adaleti içermesi gereken kanun ve nizamların ilhamını nereden aldığını bilemiyoruz!
Ama gördüğümüz o ki, ya polis ya kanun ya da hukuk devleti diye anılıyoruz.
Adalet tesis edilebiliyor mu? Ne yazık ki hayır! Eskilerin,
"Padişah iyiyse kanuna ne gerek var, padişah kötüyse kanun ne yapsın!" ifadesi ne kadar da uyuyor günümüze!
Bağlı bulundukları güç odaklarından aldıkları talimatları yerine getiren hukuk uygulayıcılarının indinde, iki kere iki hiç dört etmedi!
Ne ülkemizde ne dünyada! Geçen hafta da değinmiştik
Suriye meselesine.
Kobani denen bir kasaba için bir araya gelen
"Haçlı İttifak" Halep'te katliama hazırlanan
Eset'i görmüyor ve duymuyor bile! Katlettiği
300 bine yakın insana rağmen!
Suriye'deki ÖSO desteklenirse
Sünni bir yönetim işbaşına gelebilir ve
İsrail'in işgal ettiği başta
Golan Tepeleri olmak üzere diğer işgallerini sorgulayabilirler! İ
srail'in güvenliği tehlikede buna müsaade edilemez!
Peki
Halep'te katliamlar artarsa ne olur,
Türkiye'ye yüz binleri bulan mülteci akını olur. Bu da
Türkiye'yi zora sokar ve hükümet düşer!
Başbakan bugün
G 20 zirvesinde bu konu ile ilgili konuşacak.
Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi'nden Suriye'de güvenli bölge oluşturup,
Eset zulmüne engel olunmasını bilmem kaçıncı kez tekrar isteyecek! Dünyadaki zulümlerin önüne geçip adaleti sağlamakla kendisini görevli sayan bu kuruluşun tutumunu önümüzdeki günlerde göreceğiz!
Göreceksiniz, ne
Birleşmiş Milletler bu zulmü görecek, ne
Güvenlik Konseyi denen melanet beşlisi mazlum feryatlarını duyacak! Konuşma tanrısı olmasak da her yanımız kesici ve delici aletlerle o kadar sarmalanmış ki, bize de yine haykırmak düşecek,
"Katip kör, kadı sağır. Bağır Allah'ım bağır!"