Çocuğunuzun ilk ergenliği

Hırçınlıkların, birey olmanın, özgürlüğün, daha birçok duygu ve davranışın atağa geçtiği 2 yaş dönemiyle ilgili tüm gizli gerçekleri açığa çıkardık!

Giriş Tarihi: 25.9.2017 12:27 Son Güncelleme: 25.9.2017 12:28
Çocuğunuzun ilk ergenliği

Daha düne kadar bir odadan diğerine emekleyen bebeğiniz gözlerinizin önünde ne zaman büyüdü anlamadınız bile. Onun gelişimine şahit olmak, her anne-baba için paha biçilemez. Bebeklik dönemini bitiren ve çocukluk dönemine giren bebeğiniz, artık kendi ayaklarının üzerinde durmaya ve isteklerini ısrarla dile getirmeye 2 yaş civarında hızla başlar. Annebabaların gözünde onlar hala minik olsalar da, 2 yaş dönemi birçok bilinmezliği içinde saklar. İşte bu bilinmezlikte anne-babaları nelerin beklediğini BEYAZ Bireysel Gelişim ve Danışmanlık Merkezi'nden Klinik Psikolog Şeniz Pamuk'tan öğrendik. Bu bilgilerle 2 yaş döneminin zorluklarına kendinizi hazırlayabilir ve bir sonraki döneme rahatlıkla adım atabilirsiniz.

Anne-babadan ayrışma
Birinci yaşını anne-babasının gözetiminde ve denetiminde tamamlamış olan çocuklar, bu yaştan itibaren hızlı bir değişim yaşamaya başlar. Çocuğunun her hareketini tahmin edebi len, ihtiyaçlarını anlayıp onları giderebilen annebabalar, bir anda kendilerini çaresiz hissederler. Bu nedenle anne-baba, 2 yaşına giren çocuğun geçireceği sürprizlerle dolu değişikliklere karşı, önceden kendilerini hazırlayabilir. 2 yaş dönemi, ergenlik dönemiyle büyük benzerlik gösterir; her iki dönemde de çocukların amacı, annebabalarından ayrışmak ve kendi sınırları içinde kendi dünyalarını kurmak ve kendilerini keşfetmektir. 2 yaş dönemi; inişli çıkışlı ruh hallerini yaşamak, kendi alanını yaratmak ve kendi sınırlarını oluşturmak adına mücadele vermek, çocuğun duygusal ve kişilik yapılanması açısından son derece gereklidir. Bu dönemi yaşamamış ya da aşamamış çocuklar, ileriki yaşlarda inisiyatif alamayan, ancak her şeyi kontrol etmeye çalışan, kendine güveni gelişmemiş ve çok endişeli bireyler olarak görülebilir.

Bu dönemde yaşananlar
Bu dönem çocuk açısından çok ciddi iç çatışmalara neden olsa da ve yetişkinler açısından zaman zaman bir kabusa dönse de duygusal gelişim açısından önemlidir. Bu döneme hazırlıklı girmeniz için, işte size gerekli ön bilgiler…

Beden kontrolü: Çocuğun kendi üzerindeki kontrolü; yürümek, koşmak ve tırmanmak gibi bedenindeki gelişmelere paralel olarak giderek artar. Tuvalet eğitimi bu yaş döneminin en belirleyici konularından biridir. Çocuk, son derece edilgen bir konumdayken, anne-babası yavaş yavaş bu konuda kendisinden etkin bir kontrol beklemeye başlar. Tuvalet eğitimi, çocuk açısından bakıldığında, vücudunun ürettiği bir şeyi tutmak veya bırakmakla ilgilidir. Çocuk için vücudunda üretilen bir şey çok değerlidir ve çocuk bunu dışarı çıkarma ve bunu "verme" konusunda son derece kararsızdır. Bu nedenle tuvalet eğitiminin nasıl gerçekleştirildiğinin, çocuğun daha sonraki kişilik gelişimi üzerinde büyük önemi vardır. Çocuk tuvalet eğitimine hazır değilse, fazla da zorlanmaması yerinde olur.

Konuşmanın ortaya çıkması: Çocuk değişik sesler çıkarır, parmakla gösterir ya da birkaç kelime söyleyerek derdini anlatmaya başlar. Artık isteklerini aktarabilir ve sorular sorabilir.

Oyun: Çocuk, artık nesneleri eline alıp onların özelliklerini "basit" yöntemlerle anlamaya çalışan bir varlık değildir. Oyuncaklarıyla amacına uygun bir şekilde oynar; kimi zaman onları araştırmaya ve keşfetmeye çalışır, kimi zaman da bir şeyin yerine kullanır. Bu dönemde çocuk, oyunu kuran ve yöneten kişi olmaya başlar.

Sırayla oynama: Bu dönemde gözlenen bir özelliktir, örneğin birbirine top atma ya da kutuya bir şeyi sırayla atma gibi… Anne-babalar artık çocukla karşılıklı oyunlar oynamaya başlayabilir.

Benmerkezci düşünce ve tümgüçlülük: Her ne kadar karşısındaki kişinin duygularından etkilense de kendi istekleri ve ihtiyaçları ön plandadır. Onun, kendisini kendi gözünde ispatlama dönemidir ve bu nedenle kendisi odak noktadadır. Örneğin; annesi üzgün olduğunda onu güldürmeye çalışabilir, ancak hala başkalarının duygu ve düşüncelerini anlamak ve davranışlarını buna göre ayarlamak için çok küçüktür. Kendisinin her konuda yetkin olduğunu görmek ister, bu nedenle çok hassastır. Başaramadıklarında bunun çok da vurgulanmasını istemezler.

Paylaşma: Çocukların sahiplenme duygularının çok güçlü olduğu bir dönemdir, kendisine ait olan çok önemlidir. Bu nedenle bu yaştaki çocukların bir arada oynaması genellikle hüsranla sonuçlanır, çünkü çocuklar birbirlerinin durumunu gözetebilecek ya da oyun sırasında çıkabilecek sorunları çözümleyebilecek durumda değildirler. Bu dönemdeki oyunlar "paralel oyun" olarak nitelendirilir. Genellikle oyuncağıyla ne yapacağını tam olarak kendisi de bilemez.

Taklit: Hem yetişkinleri hem de diğer çocukları bilinçli bir şekilde taklit etmeye başlar. Başkalarını taklit etme isteğinin arkasında, bazı davranışlarının tam olarak nasıl yapıldığını anlayıp daha yetkin olma isteği vardır. Çocuk, bir işi tam olarak taklit edemediğini gördüğünde çok öfkelenebilir, hatta bu durumu protesto edebilir.

Başarma: Bu dönemde çocuğun kafasında kurguladığı şeyleri doğru yapmak son derece önemlidir. Çünkü birçok konuda yetkin olarak algılanmak ister ve bunun gerçekleşmediği durumlarda öfke nöbetleri geçirebilir.

Kendilik farkındalığı: Bu yaşta anne-babadan ayrışmak ve kendini tanımlamak ana konulardan biridir. Kendini fiziksel ve duygusal olarak tanır, sınırlarının ve başkalarının nasıl algıladığının farkına varır, bu da onun kendisini algılayışında büyük rol oynar.

Doğru-yanlış algısı: Çocukların bir eşyanın ya da bir eylemin doğru veya yanlış olması yönünde görüşleri olduğu gözlenir. Örneğin; kırık bir bardak ya da lekeli bir tişört çocuğu rahatsız edebilir ve bunun düzeltilmesini ister. Bu yaştaki çocuklar bir işi kendilerine göre doğru yaptıklarında da hemen kendi kendilerine gülümserler.

Anlamaya çalışın
Anne-babaların, çocuklarının hem bedensel hem de duygusal olarak özgürleşmek istediğini görüp anlamaları ve bu ayrışma sürecinin sancılı geçebileceğini kabul etmeleri gerekir. Eğer çocuk bu ayrışma mücadelesini verebiliyorsa, o zamana kadar anne-baba ona sağlam bir altyapı verebilmiş demektir. Bu dönemi yaşayan çocuk, duygusal olarak sürekli bir iniş-çıkış halindedir. Bir an sakin ve huzurluyken bir anda çok öfkeli ve inatçı olabilir. Çocuk hem anne-babanın sevgisinin devamını ister, hem onları sever, hem de özgür olmak isteyip bunu tam anlamıyla beceremediği ve hala bağımlı-muhtaç olduğu için onlara kızar. Kısaca, bu yaş çocuğunun zihninin, duygularının karmakarışık olduğunu hep akılda tutmak önemlidir. Bu dönem genellikle annebabalar tarafından; tutturmalar, öfke nöbetleri, zor işleri deneme isteği, bir anda "melek gibi" olma ve tuvalet eğitimi gibi başlıklar altında hatırlanır. Çocuk, aslında tutturmaları ve öfke nöbetleriyle kimseyi cezalandırma niyetinde değildir; o sadece kendi içindeki çatışmaları ve yüzleştiği yetersizlik duygusunu dışarı yansıtır.

Sakin ama kararlı durun
Anne-baba açısından en belli başlı endişe kaynakları; çocuğun hareketlenmesi nedeniyle, başına bir şey geleceğini düşünmek, öfkesi karşısında ne yapacağını bilememek ve ne kadar sınır konması gerektiğine karar verememektir. Anne-baba, çocuğun yürümesi ve konuşması ile birlikte ondan "aklı başında" olmasını, birçok uyarıyı anlamasını bekler. Oysa çocuğun kendine ait çok dolu bir gündemi vardır. Bu dönemde anne-baba ve çocuk da eskiye oranla çok daha fazla sıklıkta birbirlerine "hayır" derler. Öte yandan çocuğun tutarlılığa, kurallara, duygularının dengelenmesine de ihtiyacı vardır. Daha ileriki dönemlerde, bu kuralları ve dengeleri içselleştirecektir. Dolayısıyla, anne-babanın bu dönem içinde sakin ama kararlı yaklaşımı çocuk açısından büyük önem taşır.

Kontrolü elden bırakmayın
Anne-baba, çocuğun öfke ve çatışmaları karşısında "ayakta kalabilmelidir". Çocuk, annebabasının öfkesine dayanamadığını gördüğünde kendini sağlam tutmakta zorlanır. Anne-baba da onu "tutamadığı" zaman o kime güvenecektir? Çocuk açısından anne-babanın soğukkanlılığını koruması ve kontrollü olması rahatlatıcıdır. Öfke anlarında çocukla konuşmak ve birtakım açıklamalar yapmak onu daha da öfkelendirir. Çocuğun yanında olmak, ona dokunmak, gerekirse bulunduğu ortamdan uzaklaştırmak ve sakinleştikten sonra gerekli açıklamaları yapmak çok daha etkili bir yöntemdir. Çocuk bağırmaya başladığında; bağıran, ağlayan veya çaresiz gözlerle etraftan destek bekleyen bir anne-baba, çocuğun kaygılarını ve öfkelerini daha da artırır. Anne-babanın sağlam duruşu, çocuğun kendi iç "anarşisiyle" daha rahat baş etmesi açısından vazgeçilmezdir.

Duygularına önem verin
Anne-baba, "hayır" sözcüğünü ekonomik olarak kullanmalıdır. Her yapılana "hayır, yapamazsın, dur ben yapayım" şeklinde engel olur, büyüme isteğini görmezden gelirse çocuğun; merak etme, araştırma ve kendini ayrı ve yetkin bir birey olarak görme isteğini söndürür. Ayrıca çocuğun her isteğini gerçekleştirmesine izin vermek de gerçek sınırları öğrenmesine engel olur. Yeterlilik duygusu çocuğun elde ettiği değil, ona sunulmuş bir durum olmalıdır. Aksi halde bu kendini olduğundan çok daha fazla beceri sahibi hissetmesine neden olur. Her iki durumda da çocuk birçok savunma mekanizması geliştirip kendini koruma altına almaya çalışır. Çok fazla engellenen çocuk hep başkalarına bağımlı olması ve her isteği yapılan çocuk ise herkesin ona hizmet etmesi gerektiğine inanmaya başlar. Böylece başarısızlıklarından hep başkalarını sorumlu tutar. Anne-babanın çocuğun kendilerine olan "bağımlılık" durumuna nasıl yaklaştıkları, çocuğun kişiliğinin önemli yapıtaşlarından birini oluşturur.

Hazırlayan: Şenay ÇELİK

ARKADAŞINA GÖNDER
Çocuğunuzun ilk ergenliği
* Birden fazla kişiye göndermek için, mail adresleri arasına “ ; ” koyunuz
SON DAKİKA