Avrupa Birliği'nin geçmişini, geleceğini ve Türkiye'nin birliğe girip giremeyeceğini yıllardır tartışıyoruz. Biz bu tartışmalarla meşgulken, uluslararası camia da birliği 'ekonomik alanda dev, siyasi alanda cüce' olduğu iddiasıyla eleştiriyor. Oysa bu hengâme içerisinde hepimizin görmezden geldiği bir nokta var. O da, birliğin eğitim alanında gerçek bir devrim gerçekleştirmiş olduğu. Sezar'ın hakkı Sezar'a; AB kuruluşundan bu yana sürdürdüğü eğitim programları aracılığıyla, 60 sene önce kanlı bıçaklı (ve hatta toplu tüfekli) olan Avrupa uluslarının çocuklarını birbirleriyle kardeş hale getirmeyi başardı. 'Düşman'ların torunları; dost olmayı, yan yana öğrenim görmeyi, paylaşmayı öğrendi ve önyargılar büyük ölçüde tarihe gömüldü. Bu devrimde sacayağı görevini ise bu yıl 25. yaşını kutlayan Erasmus Programı üstlendi. Adını, dogmalara karşı akılcılığı savunan Hollandalı filozof Erasmus'tan alan program, AB üyesi ve adayı ülkeler arasında akademik işbirliği sağlıyor. Program sayesinde her yıl onbinlerce öğrenci, masraflarının bir kısmı AB fonları tarafından karşılanmak üzere yarım veya bir akademik dönem Avrupa'da okuyabiliyor. Diğer yandan öğrenci çevrelerinde 'Erasmus yapmak' olarak anılan bu eylemin, aslında yukarıdaki paragrafta yer alan 'beylik' cümlelerle anlatılamayacak kadar keyifli bir deneyim sunduğunu da belirtmek gerek. Neden mi? Teknik detaylar hakkında bilgi almak için üniversitelerin Erasmus koordinatörlüklerine başvurmanızı tavsiye ederek, bu sorunun yanıtını Erasmus yapmış Türk öğrencilere ve Türkiye'de Erasmus yapan yabancı öğrencilere bırakalım.
ÇOCUKLUK MERAKINI ERASMUS'LA GİDERDİ
Selami Şavklıyıldız: (2008-2009 öğretim yılında 19 Mayıs Üniversitesi'nden İtalya'daki Macareta Üniversitesi'ne gitti.)
Ortaokuldayken, sık sık okulumuzun ilerisindeki Perge Antik Kenti'ne gidip turistlerle konuşurdum. Bu yüzden yabancı ülkeleri merak ederdim. "Bir gün gidip, oraları göreceğim,"diye hedef koymuştum kendime.
Erasmus sayesinde, dünyayı kimlerle paylaştığımızı birebir yaşayıp, görüyorsunuz. Donanımınız artıyor. Farklılıklara saygı duymayı öğreniyorsunuz.
Erasmus sadece bir dil, eğitim, gezi veya kültür programı değil. Bunların bir sentezi. Hem gezecek hem kalıcı dostluklar kuracak, hem müthiş bir bilgi birikimi ile döneceksiniz. Bu harika!
ULUSLARARASI BAYRAM KUTLAMASI
Leyla Öztürk: (Karadeniz Teknik Üniversitesi'nden İsveç'teki Linnaeus Üniversitesi'ne gitti. Halen eğitimini sürdürüyor.)
Daha önce yurtdışına çıkmayı hayal bile etmemiştim. Açıkçası ailemin izin vereceğini düşünmüyordum ama inanılmaz bir şekilde gitmemi onayladılar. Muhtemelen hâlâ kendilerine "Biz bu kıza nasıl izin verdik?" diye soruyorlar. Ama artık ben burdayım!
Türkiye'de bana karmaşık gelen şeyler, burada çok daha kolay. İnsanlar ne giydiğini, nasıl göründüğünü umursamıyor. En güzel anılarımdan biri, Kurban Bayramı'nda yabancı arkadaşlarımızla mangal yapmamızdı. Aynı şeylere inanmasak bile aynı şeylerin tadını çıkarabilmek, birlikte olabilmek çok güzeldi.
HARRY POTTER FİLMİ GİBİ BİR MACERA!
Laura A. Popa: (2008-2009 öğretim yılında Bükreş Üniversitesi'nden İstanbul Üniversitesi'ne geldi. Şu an İngiltere'de yüksek lisans yapıyor.)
Hayatımın iki evresi var: Erasmus'tan önce, Erasmus'tan sonra. Tek başıma çıktığım Türkiye macerasında gerçek bir takım oyuncusu olmayı, yeni bir çevreye ve farklı bir kültüre adapte olmayı öğrendim. Çok iyi bir eğitim aldım ama eğlenmeyi de ihmal etmedim.
İşletme eğitimimin bir bölümünü Türkiye'de yapmak, kariyerime büyük katkı sağladı. İstanbul'dayken Arçelik ve Mercedes gibi şirketleri ziyaret edip yetkilileriyle iletişim kurma şansım oldu. Böyle imkanlara sahip olduğum için, o günlerde kendimi sihir dolu bir Harry Potter filminde gibi hissediyordum.
BEN ŞİMDİ NE YAPACAĞIM?
Cansu Savaş: (2008-2009 öğretim yılında Marmara Üniversitesi'nden Danimarka'daki Roskilde Business College'a gitti. Şu an telekomünikasyon sektöründe çalışıyor.)
'Ben şimdi ne yapacağım?' endişesi; İstanbul'da ailenize el salladığınız an başlıyor, yurttaki odanıza yerleştiğinizde son buluyor. Dışa dönük, iletişimi kuvvetli ve konuşmayı seven bir kişiliğe sahipseniz kısa sürede bulunduğunuz yere adapte oluyor ve farklı kültürlerden gelen öğrencilerle tanışmanın keyfini yaşıyorsunuz.
Erasmus, sadece ders çalışma veya teorik anlamda bir şeyler öğrenme programı değil. Olgunlaşıyorsunuz, iletişim gücünüz kuvvetleniyor, dünyaya bakış açınız genişliyor.
HAYATIM BOYUNCA UNUTMAYACAĞIM
Doğal As: (2007-2008 öğretim yılında İstanbul Üniversitesi'nden Köln Üniversitesi'ne gitti. Şu an THY'de pilot olarak çalışıyor.)
Uluslararası ilişkiler okuduğum için, Erasmus'un bana büyük katkısı oldu. Yedi ay boyunca farklı ülkelerden insanlarla vakit geçirme fırsatı buldum. Onların düşünce tarzlarını gözlemledim. Bu gözlemler, dünya görüşüm üzerinde de etkili oldu. Hayat boyu unutamayacağım anılara sahip oldum.
Erasmus yapmak isteyen öğrenciler, gittikleri ülkede sıkıntı çekmemek için yeterli seviyede dil bilgisine sahip olduklarından emin olsunlar. Ayrıca Erasmus bursunun da kısmi bir burs olduğu unutulmasın. Ek bütçeye ihtiyaç duyulabiliyor.
İLK GÖRÜŞTE âŞIK OLDUM
Vita Legzdina: (2008-2009 öğretim yılında Letonya'daki Liepajas Üniversitesi'nden Eskişehir'deki Anadolu Üniversitesi'ne geldi.)
İlk olarak İstanbul'a gittim. Ülkemin nüfusu 2 milyonken, bu şehrin nüfusu 15 milyondu! Sıcak, kalabalık, gürültülü ama son derece cezbedici bir şehirle karşı karşıyaydım. Türkiye'ye ilk görüşte âşık oldum
Türkiye'de geçirdiğim aylar, beni bambaşka bir insan haline getirdi. Daha dost canlısı ve daha cesur oldum. Türkiye'yi o kadar sevdim ki, geçen yaz bir kez daha Türkiye'ye gelip hem Nesin Vakfı'nda gönüllü çalıştım.
Yaşadıklarımı bloguma yazdım. Yazılarımı okuyan Letonyalılar, Türkiye hakkındaki önyargılarının ortadan kalktığını itiraf etti.