Görmez, duymaz, konuşmaz üç maymun, boyları bir metreyi aşan heykelleriyle Beşiktaş'taki Rampa Galeri'nin vitrininde yoldan geçenleri selamlıyor. Sanatçı Selma Gürbüz'ün 'Uzun Gece, Uzak Yolculuklar' başlıklı sergisinde yer alan heykeller bunlar. Son olarak 2010'da Antrepo No: 3'te açtığı 'Arketipler' sergisiyle dikkat çeken Gürbüz, yeni sergisinde yine doğadan yola çıkıyor, resimleriyle kendi masallarını, efsanelerini anlatıyor; birbirine eklenen bu masallarla da kendi mitolojisini kuruyor.
KAYBEDECEK BİR ŞEYİM YOK
Yaklaşık iki yılda hazırladığı eserlerinden oluşan sergide maymunlarla dolu ağaçlardan, kızıl bir güneşe doğru uçan kuşlara birbirinden ilginç manzaraları, Gürbüz'ün yorumuyla görebilirsiniz. Sayısız desenden ve detaydan oluşan bu resimler, Gürbüz için yarısı şehirde yarısı doğanın içinde geçen hayatının yansımaları. Ayrıca sanatçının sabrının da örneği... Gürbüz, eserleri için "Bu sergi tamamen benim hayal dünyamdan, farklı coğrafyalardan edindiğim birikimlerimden çıktı. Ben bu sergiye aynı zamanda sabır ve çile sergisi de diyorum. Çünkü bu resimlerde çok ince detaylar üzerinde çalıştım. Resimlerde müthiş bir doğa var; bana cenneti çağrıştıran simgeler, motifler, yaratıklar yer alıyor. Yaşadığım, gördüğüm, hayalini kurduğum tanımsız bir zamanı anlatıyor. Tarz olarak da Doğu sanatlarının izleri de görülebilir," diyor. Gürbüz'e doğayla nasıl bir ilişki kurduğunu sorduğumuzda ise "Doğanın içinde de, şehrin göbeğinde de yaşıyorum. İstanbul'da Cihangir'de oturuyorum aslında, ama Bodrum Gümüşlük'te de bir evim var. Ayrıca yaptığım gezilerde, gittiğim yerlerin doğasında kaybolmayı çok seviyorum. O doğaya âşık olup kendimden geçtiğimi hissettiğim yerler var. Japonya'nın Kyoto şehrinde bir Japon bahçesindeydim örneğin. Orayı unutamıyorum. Bienal için Kore'ye gittiğimde, gece otele gelip pencereyi açmıştım. Kendimi nasıl bir vahşi doğanın içinde kendimi bulduğumu anlatamam. Hem bize çok uzak hem de çok yakın olan bu farklı coğrafyalar bende çok yoğun duygular uyandırıyor. Yoğun yaşıyorum doğanın içinde... Bunda çocukluğumun etkisi de var. Çocukken İstanbul çok farklıydı. Bahçelerimiz vardı, ağaçların üzerinde, bulutlara bakıp hayal kurardım. Ama bunu görsel hayale döndürmek farklı bir şey. Zaman geçtikçe daha mikroskobik bakmaya, detaylara dönmeye başladım. Yaşlandıkça daha açık sorgulayabiliyorsunuz kendinizi. Kaybedecek bir şey olmadığını düşünüyorsanız, hem risk alabilir hem de yeni serüvenlere girebilirsiniz. Alabildiğine özgürsünüzdür, yeter ki kendinizi tekrarlamayın. Yılların bana verdiği şey sınırlarımın tamamen kalkması oldu," diyerek yanıtlıyor. Sergi, 9 Şubat'a dek görülebilir.
Maymunlar bize ne anlatıyor?
Selma Gürbüz'e göre üç maymun heykellerinin politik bir tarafı var: "Bu üç maymun 'Görmeseydim, konuşmasaydım, duymasaydım belki daha mutlu olurdum,' diyor. 'Kırılmazdım, üzülmezdim' diyorlar. 1980'li yıllarda, gençliğimde etrafımdaki herkes çok politikti. Benim politik olabileceğim tarafsa üretmek, üretmek, üretmekti."
Biraz romantizm gerek
Gürbüz günümüz sanatında romantik yanın eksik olduğu görüşünde: "Bugün bir sanat patlaması yaşandığı kesin. Yeni nesilden çok güzel eserler çıkacağına eminim. Her şeyden çok kolay haberdar olunuyor artık, teknikler de değişti. Bütün bunlara bir de romantik bakışın, tavrın eklenmesi gerekir gibi geliyor bana. Bu da işin içine girerse, neler olabileceği konusunda çok heyecanlanıyorum."
Ferit Edgü, Selma Gürbüz için yazdı
Türkiye'nin önde gelen yazar ve eleştirmenlerinden Ferit Edgü'nün sanat yazılarına son yıllarda sık rastlanmıyordu. Edgü, Gürbüz için sessizliğini bozdu. Hem sergi kataloğu için bir yazı yazdı hem de Selma Gürbüz İçin Üç Yazı başlıklı bir kitaba imza attı. Edgü "Selma'nın bu resimlerindeki tüm bu insanlar, hayvanlar, bitkiler, akarsular, göller, denizler, nerden geliyor? Kanımca, geçmişin derinliklerinden, geleceğin sonsuzluğundan, resmin sıfırıncı noktasından. Bu nedenle onu, geçmişin ve geleceğin çağdaşı olarak niteliyorum," diyor.