Panahi yok filmi var
Azeri sinemacı Cafer Panahi memleketi İran'da film yapması yasaklı olduğu halde ikinci kez yurtdışında. Yani filmiyle. Perde/Parde de zaten yasaklı bir sinemacının çıkışsızlığını ve içsel karmaşasını anlatıyor.
Juliette Binochet- (Camille Claudel 1915)
ÇEKİMLERİN İLK ÜÇ HAFTASI SÜREKLİ AĞLADIM
- Rolünüzü anlatır mısınız?
- Bu hayatımın rolü oldu diyebilirim. 16 yaşımda odamın duvarında pop starları yerine Camille Claudel'in resimleri vardı, idolümdü. Babam heykeltıraş, ben de resim yapıyorum. Bu rolü almak için ben yönetmene telefon açtım. Tanınmış oyuncularla çalışmaya gönüllü olmadığını bildiğim için ısrar ettim. Başka yönetmenler de uyarladı ama buradaki Camille'in sanatını, ailesini, kimseyi görmüyorsunuz. Yani koca dünyada tek başınasınız! Yalnız bırakılmak, ihanete uğramak, terk edilmek, sanatından uzaklaştırılmak bence başınıza gelecek en korkunç şey. Şu anda ağlamaya başladım ama geçecek.
- Rolünüze nasıl hazırlandınız?
- Elbette böyle bir role hazırlanırken 'akıl ötesi ' yerlere geçmem gerekeceğini biliyordum. Geçmesi iyi de dönmesini nasıl becereceğim diye endişelendim. Bu nedenle bir oyuncu koçu tuttum. Bana Cammille'in karanlık ve delililik hallerine giderken bir nevi elimi tuttu. Bu yaşta kendimi açmak, aşmak istedim. Oyunculuk böyle bir şey.
- Çekimler esnasında zorlandınız mı?
- Çekimlerin ilk üç haftası sürekli ağladım! Bruno (yönetmen Dumont) yeter, çok abartılı oluyor, ağlama' diyordu ama elimde değildi. Derken sakinleştim. Çekimlerden sonra onun köyünü ziyaret ettim.
- İstanbul'da bulundunuz mu hiç?
- İstanbul'a ilk kez yıllar önce belgesel için Elia Kazan ile geldim. O kadar hayran kaldım ki sonra tatil için gitttim. Gerçek anlamda büyülendim.
KİM NE DEDİ?
Kamboziya Partovi - Ortak yönetmen (Perde)
"Cafer (Panahi) filme başladığında çok umutsuz ve mutsuzdu. Filmi çekerken düzelmeye başladı, morali yerine geldi. Yanlış anlaşılmasın ev hapsinde değil, ama her an kapıya bir polis dayanabilir, çünkü hüküm karara bağlanmadı. Sinema yapma yasağı çok korkunç. Burada filmin beğenildiği öğrenince hayata daha bir döndü."
Danis Tanovic-Yönetmen (Bir Demir Toplayıcısının Hayatından Bir Bölüm)
"Bosna'da durum gittikçe kötüleşiyor. Savaş sonrası ekonomik ve sosyal politikalar iflas etti, eskisinden beteriz. Bu filmde Rumen bir aileyi anlattım ama ülkedeki herkes benzer şeyleri yaşıyor. Olmayan bir bütçeyle çalıştık. Altın Ayı için yarışacağımı söylediklerinde inanamadım. Bir kamera, bir ışık, herkes para almadan çalıştı. Ödülü herkes bekler ama burada olmaktan, derdimi anlatmış olmaktan dahi çok mutluyum."
Sebastian Leilo-Yönetmen (Gloria)
"Çocukken annemle geçirdiğim zamanlar ilham verdi bu filme. Kadınları çok seviyorum. Hele ki bağımsız, kendi kararlarını veren kadınları. Onlar sevgi ve şefkat demek. Şili'deki devrimci hareketler gibi değişim gerek. Kadın da sıkıştırıldığı alandan çıkmak istiyor. Bu da devrim demek!"