Bizim
evde, zırt pırt uyanan ikizler nedeniyle geceler zaten uzundu sevgili okur. Ama şu sıralar bana günler de uzun. Çünkü geçtiğimiz pazartesi günü, SABAH gazetesi hafta sonu eklerindeki editörlük görevime tam zamanlı olarak geri döndüm. Ve şu an bu yazıyı yazarken, bebeklerimi çok özlüyorum. Ama bu duygu zamanla azalacak, biliyorum. İşle çocukları dengeleyeceğim. Artık 11 aylık oldular. Anneye en çok ihtiyaç duydukları dönemin çoğunda sürekli yanlarındaydım. Yeterince anne sütü aldılar. Hâlâ da akşamları emmeye devam ediyorlar. Ayrıca anneanneleri yanlarında. Yani güvenlikleriyle ilgili endişem yok. Ve en önemlisi, ben artık gündelik yaşantıma bir nebze olsun geri dönmeliyim. Yoksa çıldıriciiim. Gazete ortamını özledim. Sabah çayımı içip gazete okurken, iş arkadaşlarımla "Ne olacak bu memleketin hali?" muhabbeti yapmayı özledim.
KALİTELİ ZAMAN NEYMİŞ, ANLADIM
14 yıl önce başladım gazeteciliğe. Yani bunlar benim 14 yıllık rutinim. Son 11 aydır ise bir ev kadını gibi yaşıyorum. Hep söylerlerdi ama bir ev kadınının 'mesleğinin' ne denli zor olduğunu da anladım bu süreçte. Ben Türkiye'de, işini yaparken büyük manevi tatmin duyan azınlıktanım. Çocuklarım için canımı veririm o ayrı. Ama eğer kendimi bu manevi tatminden mahrum bırakırsam mutlu olamam. Ben mutlu olamazsam, bu yine onlara haksızlık. Mutsuz bir annenin çocuğu olmak bence hayattaki en kötü durumlardan biri. Ayrıca iki çocuğun masrafı büyük. Ciddi bir sağlık giderimiz var. Onun dışında, iki kişi yaşadığımız evde birden altı kişi yaşamaya başladık. Evin tüm masrafları üç katına çıktı normal olarak. Dolayısıyla maneviyatın yanı sıra maddi olarak da çalışmam en doğrusu. Bütün bunları size anlatırken kendime de tekrarlıyorum tabii. Çünkü analık vicdanım didikliyor beni içeriden, "Sen onları bu kadar özlerken onları bir düşün," diye. Fakat ben çocukların pedagoguyla da kendi psikiyatristimle de konuştum. En önemlisi de sosyal medya sayesinde birçok annenin tecrübelerinden yararlandım ve şu an doğru olanı yaptığımı biliyorum. 'Kaliteli zaman'ın ne demek olduğunu aşağı yukarı anladım. Akşamları büyük bir hasretle eve girdiğimde geçirdiğimiz iki saat beni çok mutlu ediyor. Onları da ettiğini düşünüyorum. Bu arada, gazetedeki yöneticilerime teşekkürü borç bilirim. Bebekler 11 aylık olana kadar evden çalışmama imkan yarattılar. Bunu, özellikle başka yöneticilere örnek olsun diye yazıyorum. Eğer ben bebekleri daha minicikken evde bırakıp işe başlasaydım, muhtemelen zaten az olan sütüm bitecek ve çocuklarımı, özellikle ilk altı ayın en önemli besin kaynağı anne sütünden mahrum bırakacaktım. Birçok anne buna mahkum oluyor ne yazık ki. Umarım elinde bunu değiştirme gücü olan birileri bu yazıyı okur ve bir tek annenin bile olsa yaşamı kolaylaşır...