Geleneksel hat sanatı özellikle son yıllarda büyük ilgi görüyor. Yeni koleksiyonerlerin de ilgi gösterdiği hat sanatı örneklerinin piyasası çok hareketli. Piyasada el altından satışlarda sahte hat eserlerine sıkça rastlandığı da söylentiler arasında. Ayasofya Müzesi'nde açılan 'Hüsn-ü Hat Ayasofya'da' sergisini düzenleyen akademisyen ve All Arts İstanbul Fuarı danışma kurulunda görev alan Uğur Derman'a göre ise bu geç kalmış bir ilgi. 23 Nisan'a dek sürecek sergi ve fuar vesilesiyle görüştüğümüz Derman, geleneksel sanatlara ilginin 50 yıllık bir kopukluk yaşadığını son yıllarda ise ilginin arttığını söylüyor.
ZENGİN DE FAKİR DE UĞRAŞMIŞ
- Ayasofya'daki serginin alt başlığı 'Hattın Sultanları' ne anlama geliyor? - 'Hattın Sultanları' demekle, hat sanatında en üst mertebeye erişenleri kastediyoruz. Sergide bir de 'Sultanların Hatları' bölümü var. Osmanlı padişahlarının bazıları bu sanatla ciddi olarak uğraşmışlar: Sultan III. Ahmed, II. Mahmud, Abdülmecid... Onların hat levhaları da serginin müstesna eserleri arasında. Bu sergide, 'Celî' dediğimiz, uzaktan okunabilecek kadar iri yazılar olan hat levhalarına ağırlık verildi.
- Şu anda Türkiye'de en önemli hat koleksiyonu nerede bulunuyor? - En önemlileri, Topkapı Sarayı ile Türk ve İslam Eserleri müzelerindedir. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Nadir Eserler Bölümü'nde ve Süleymaniye Kütüphanesi'nde de hatırı sayılır nadide eserler çoktur.
- Hat sanatı bugün nasıl yaşatılabilir sizce? - Bugün de iyi yetişen ve eskinin mükemmelliğini yakalayan gençler var. Fakat 1928'den başlayarak, bu sanatlar sanatseverler arasında 50 yıllık bir kopukluk yaşandı. Eğer bu hal olmasaydı, hat sanatımız başka bir mevkiye gelmiş olurdu, diye düşünüyorum. 1955'te üstad Necmeddin Okyay'la hat öğrenmeye başladığım zaman, onun benden evvel sadece üç talebesi varmış. 40 milyonluk ülkede üç kişi nedir ki? Şimdi ise maşallah, bol...
Eski koleksiyonlar dağılıp gitti
Peki özel koleksiyonlar nasıl?
- Osmanlı devrini görmüş, eski koleksiyonlar zamanla dağıldı gitti. Misal isterseniz, çok kıymetli bir koleksiyonu 1960'tan itibaren oluşturan Şevket Rado'nun topladıklarının bir kısmı, daha sağlığındayken Sabancı Müzesi'ne geçti ama kalanları müzayedede dağıldı gitti. Şimdilerde yeni koleksiyoncular da özenle eser toplamaya başladılar.