RÜYA TAKIMI İŞBAŞINDA
Gece, yazar Hasan Özkılıç'a Orhan Kemal Roman Armağanı kazandıran Zahit romanının sinema uyarlaması. 90'larda köyleri boşaltıldığı için İzmir'e göç etmek zorunda kalan bir Kürt ailenin parçalanış öyküsünü anlatıyor. Kıral "Çağdaş bir yaprak dökümü. Aile fertlerinden kimi bu büyükşehir cangılında kayboluyor, kimi cezaevine düşüyor, Nurgül'ün oynadığı Süsen ise konsomatris olduğu için eve dönemiyor... Çok trajik bir hikaye. Ön planda ise Süsen ile Mert Fırat'ın oynadığı Yusuf'un aşkı var. Birbirinden kopamayan ama yavaş yavaş birbirini tüketen bir aşk onların ki. Büyük soru da şu: Mutlu olmadan sevmek ne demektir? Varoşu anlatıyorum, karanlık bir dünya. Ama bu dünyanın içinde de renkler var. Ekibe bir Brezilya filmi çekiyoruz diyorum. Canlı renkleri, canlı müzikleri kullanıyorum. Bakalım bir Brezilya filmi mi yoksa Türk filmi mi olacak hep birlikte göreceğiz" diyor. "Pozitif bir hava var sette?" diyorum Kıral'a "Kendimi çok vererek çektiğim bir film Gece" diyor usta yönetmen ve devam ediyor "Burada bir rüya takımı kuruldu. Nurgül Yeşilçay, Mert Fırat, İlyas Salman, Vildan Atasever, Ayça Damgacı, Hakan Karahan, Hakan Yufkacıgil, Nur Sürer. Görüntü yönetmeni de tarzını çok sevdiğim Feza Çaldıran. Kimi dizi tekliflerini bıraktı, kimi film tekliflerini bırakıp, bana inanıp geldiler, sağ olsunlar. Bu takımla bir anlamda uçuyorum."
SETİN ABİSİ İLYAS SALMAN
İlyas Salman, setin ağır abilerinden. Ona karşı büyük bir saygı var. Oyunculuğunun demini tutmuş filme akıtıyor. En azından benim gördüğüm sahnedeki durum böyleydi. Mert Fırat da "Onunla aynı sette bulunmak, birlikte oynamak sürreal geliyor bana. Çocukken Şekerpare'yi günde iki kere izlediğimi ve anneme defalarca şekerpare yaptırdığımı hatırlıyorum. Kemal Sunal gibi çocukluğumuzun sinema mitlerinden biri ve şimdi aynı setteyiz. İnanmak gerçekten zor" diyor. Biz konuşurken yanımızdan biraz önce Farzet parçasını dinlediğimiz Niran Ünsal geçiyor. Ne zaman geldi? Meğer canlı bir performans sergileyecekmiş. Film için bestelediği bir şarkıyı söyleyecekmiş. Saz ekibi sahneye kuruluyor. Sahnenin önünde de bir masa, Ayça Damgacı'yı ilk o zaman görüyorum. Aramızda Kalsın çekimleri bitince İzmir'e gelmiş film için. "Erden Kıral'ın ismi yetti bana" diyor. Yozgat Blues'ta bir müzikholde bırakmıştık kendisini, şimdi İzmir'de pavyonda. "Gece dünyasına devam" diyorum, gülüyor. Keyfi yerinde anlayacağınız. O sırada Zahit'in yazarı Hasan Özkılıç geliyor Mert Fırat'ın yanına. Fırat bizi tanıştırıyor. Kitaptan, filmden konuşuyoruz. Filmin senaryosundan memnun. Sohbet derinleşiyor. "Bak" diyor "Bir pavyonda bir kadının hikayesini kazıyınca bile altından Kürt sorunu çıkabiliyor." Hava birden ağırlaşıyor. Bu keskin gerçek yüzümüze çarpıyor. Yüzümüz düşüyor! Nurgül Yeşilçay fark ediyor durumu anlaşılan, yanımıza geliyor, "Nihayetinde arabesk bir film çekiyoruz" diyor. Böyle söylemesinin nedenini bir sonraki sahnede anlıyorum. Sahne çekilirken Ünsal önce film için bestelediği şarkıyı söylüyor. Gözler ıslanıyor, damardan bir şarkı. Sonra daha hareketli bir şarkı geliyor Ünsal'dan. İşte o an Yeşilçay sahneye çıkıp dans etmeye başlıyor. Sette her şey yolunda. Tek moral bozukluğu Dünya Kupası. Ekip ağırlıklı olarak Arjantin'i tutmuş. Tabii Almanya kupayı kazanınca üzülmüşler. Ama herkes Almanya'nın iyi bir takım olduğu, kupayı da hak ettiği konusunda hemfikir. Bunlar konuşulurken Erden Kıral geliyor ve son sözü söylüyor "Biz de iyi bir takımız!"
MERT FIRAT: GECELERİN, DÜNYASI DA AHLAKI DA FARKLI
Mert Fırat'a "Gece alemi nasılmış?" diyorum. "Yusuf bilmediğim insanlardan biri değil. Beyoğlu'nun arka sokaklarına yolu düşen herkesin bir şekilde rastlayabileceği adamlardan" diyor ve devam ediyor: "Olmamış, kendini var edememiş bir adam Yusuf. Gece aleminde racon keserek, delikanlılık yaparak yolunu bulmaya çalışıyor. Bir gün yırtacağına inanıyor. Ama karısı Süsen'i ölümüne seviyor." "Nasıl yani?" diyorum "Hem ölümüne seviyor hem de karısının pavyonda çalışmasına izin veriyor ve kıskanmıyor?" Fırat da karakteriyle ilgili bu çatışmalı hali düşünmüş. Gerçek fedailerle konuşmuş: "Böyle durumda olan çok adam varmış. Bunların kendilerince bir ahlakları var. Karısı pavyonda çalışsa da onun kendinden başka kimseyle birlikte olmayacağını biliyor. Evet dışarıdan tuhaf geliyor insana ama Yusuf gibi adamlar namussuz bir şey yaptıklarını düşünmüyor. Hatta biri 'Kadınlar namusuyla çalışıyorlar' dedi bana. Filmi izleyince üzerine konuşulacak bir konu" diyor. Ya Erden Kıral'ın setinde olmak? Fırat anlatıyor: "Yılmaz Güney'in yolundan giden yönetmen kuşağından çok az sinemacı kaldı. Onların sinema dilleri farklı. Bu kuşaktan bir yönetmenle ilk kez çalışıyorum. Sinemasını çok sevdiğim bir yönetmen. İyi bir deneyim oluyor benim için."
KIRAL: YEŞİLÇAY İLE FIRAT'IN KİMYALARI TUTTU
Yeşilçay ile Fırat'ın kimyaları tutmuş gözüküyor. Ama asıl buna onay verecek pek tabii ki Erden Kıral. "Nurgül'ün en iyi filmlerinden biri olacağını söyleyebilirim. Nurgül çok gerçekçi bir oyuncu. Mesela Nurgül ile yapay bir sahne kuramazsınız. Çünkü o hissederek, karnından oynayanlardan. Ayrıca oynadığı karakteri derinlemesine araştırıyor. Sıkı hazırlanıyor. Karakteri bulup çıkartıyor. Biz aşağı yukarı bir yıldır çalışıyoruz. Senaryo üzerinde, karakter üzerinde ince eleyip sık dokuyarak çalıştık. Açıkçası bu bir yolculuk ve bu yolculuğa Nurgül ile çıkmak işimi kolaylaştırıyor. Ne yapmak istediğimi bildiği için üzerimdeki yükü alıyor. Öte yandan Mert de çok titiz bir oyuncu. Soru soran, nedensonuç ilişkisi içinde karakterini yorumlayan oyunculardan. Bu benim hoşuma gidiyor. Çıtayı yukarıya koydu. Çok iyi performans veriyor. Hem Nurgül hem de Mert'ten çok çok memnunum" diyor. Anlıyoruz ki kimya tutmuş "Ama" diyor Kıral "Bu sette kötü bir şey yok zaten. Bir yönetmen sette hisseder filmin gideceği yolu. Gece en iyi filmlerimden biri olacak gibi geliyor bana."
NURGÜL YEŞİLÇAY: VERİMLİ VE ÜRETKEN BİR DÖNEMDEYİM
Nurgül Yeşilçay, her şeye rağmen kendi gibi kalan bir star. Bu hali de çok seviliyor. Hani 'mış' gibi yapmıyor, içi dışı bir insanlardan... Sinema kariyeri boyunca hep iyi yönetmenlerle çalışmaya özen gösterdi. Atıf Yılmaz, Fatih Akın, Ezel Akay, Erden Kıral, Barış Pirhasan gibi sinemacılarla film çekti. Ama ilk defa bir yönetmenle, Erden Kıral ile ikinci kez çalışıyor. Bu birliktelik biraz da Leonardo DiCaprio-Martin Scorsese ilişkisi gibi olacağa benziyor. Çünkü Yeşilçay ile Kıral'ın ilişkisi sadece yönetmen-oyuncu ilişkisiyle sınırlı değil. Yeşilçay filmin ortak yapımcı aynı zamanda. Bir anlamda birlikte hayata geçirdikleri bir film Gece. Ki devamı da gelecek!
- İlk defa bir yönetmenle ikinci defa çalışıyorsunuz. Nasıl oldu?
- Erden (Kıral) Abi'nin çalışma stilini çok beğeniyordum. Beraber çalışması çok verimli olan ve eğlenceli bir yönetmen. Bu sefer projeyi beraber oluşturduk. Hikayenin yazımına, ben de dahil oldum. İşin aslı iki yıldır çalışıyoruz. İki proje ürettik. Gece filmi ilki, diğerini de gelecek yıl çekeceğiz.
- Sizi bir yönetmenle böylesi ortak çalışmaya iten nedir?
- Ben, sinema kariyerimde çok iyi yönetmenlerle çalıştım. Oyuncu olarak bunlardan bazılarıyla bir kere daha çalışmak istiyorsun. Mesela Atıf (Yılmaz) Abi ile Eğreti Gelin'den sonra bir film daha çekecektik. Ama o vefat edince olmadı. Allah rahmet eylesin.
Erden Abi de bir daha çalışmak istediklerimden.
Yüzde 100 güveniyorum ona. Yönetmenliğine, fikirlerine inanıyorum...
Ayrıca Erden Abi herkesin fikrini dinleyen yönetmenlerden.
Eğer kendi fikrinden daha iyi bir fikir varsa ortada, onu kabul ediyor.
Hayatta da tavrı böyle. Bu benim için önemli. Yönetmenin dünyasında bir süs gibi durmuyorsunuz. Filme direkt katkınız olduğunu görüyor, hissediyorsunuz. Bu işi daha çok sahiplenmenize daha çok asılmanıza neden oluyor.
- Erden Kıral ile Vicdan'ı çekmiş ve filmdeki performansınızla Altın Portakal kazanmıştınız. Kıral, Gece'nin de çok iyi olduğunu söylüyor.
Siz nasıl hissediyorsunuz?
- Açıkçası biz Vicdan'da iyi bir işbirliği yapmıştık. Ama sanki oradaki işbirliğinin meyvelerini tam toplayamamıştık. Oyuncu yönetmen olarak kurduğumuz ilişkinin sonucunu iyice patlatamamıştık. Gece'de patlatacağız.
- Gece'nin Vicdan'dan farkı nedir?
- Gece bir aile hikayesi. Açıkcası Gece'nin hikayesi Vicdan'dan çok daha güçlü ve etkileyici. Dört kardeşin yaşadıklarını anlatıyor.
Kardeşlerden Süser'i canlandırıyorum.
Yusuf diye bir kocası var. Bizim hikayemiz biraz daha ön planda. Asla bitemeyen, ama bir yere varamayan aşklar vardır ya, ilişkileri öyle. Birbirlerine vermedikleri zarar kalmamış ama birbirlerini de ölümüne seviyorlar.
Şarkıdaki gibi: 'Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk' durumu yani...
- Sizin gönlünüzdeki aslan sinema. Şöyle geriye bakınca ne söylersiniz kariyeriniz için?
- Çok iyi işler yaptığımı düşünüyorum bir iki de vasat filmde rol aldım. Hayat gibi işte... Hayatta da iyi yaptığınız kötü yaptığınız şeyler vardır.
Neticede kader kısmet bu işler.
Lakin oyunculuğu her zaman ciddiye aldım. Uğraştım. Hayatımın bu döneminde de kendimi çok verimli ve üretken hissediyorum.