Arnavut kaldırımları, mimari dokusu, sıcakkanlı insanları ve hatta deprem mazisiyle Lizbon, İstanbul'a çok benziyor. Turistler kente 'Beyaz Şehir' diyorlar. Bunun nedenini eski bir yerleşim birimi olan Alfama'nın daracık, dik yokuşlu sokaklarını aşıp tepeye vardığınızda anlıyorsunuz. Aşağıya kuşbakışı baktığınızda sadece kırmızı damlar ve bembeyaz binalar görünüyor. Lizbon'un şehir merkezi Batı Avrupa'daki belki de en az gelişen yerlerden biri. Burada ne yüksek bir gökdelene rastlamak mümkün, ne de modern bir yapıya. Çünkü binalar tamamen tarihi dokularına bağlı kalınarak restore edilmiş ve farklı mekanlara dönüştürülmüş. Atlas Okyanusu'na kıyısı olan kent, Tejo Nehri'nin oluşturduğu haliç üzerine kurulu. Bu yüzden kentin neredeyse her yerinden deniz ve nehir manzarası görmek mümkün. Tıpkı İstanbul gibi Lizbon'da da oldukça fazla yokuş var. İrili ufaklı binaları, daracık sokakları biraz karmaşık gibi görünse de özellikle mozaik kaplı yapılar, kente zarif bir hava katıyor. Lizbon mazisiyle de İstanbul'a benziyor. 1755 yılında meydana gelen büyük deprem ve tsunami sonrası 60 bin kişi hayatını kaybetmiş. Birçok kenti yerle bir eden deprem, bir tek bugün gece hayatının nabzını tutan Alfama bölgesine zarar vermemiş. Burası, Portekiz'in halk müziği olan Fado'nun (Eskiden sevdiklerini denize gönderen kadınları tarafından söylenen ağıt) evi sayılıyor. Lizbon'a gidip Fado dinlemeden dönmek olmaz. Bildiğimiz tavernayı andıran Fado mekanlarında, şarkı esnasında yemek yemek, fotoğraf çekmek ya da ses çıkartmak ayıp karşılanıyor, şimdiden uyaralım. "Fado beni açmaz," diyenler ve biraz daha hareket isteyenler ise gece 03.00'e kadar kulüplerin açık olduğu Bairro Alto bölgesinin yolunu tutabilir. "Bu kadarı da bana yetmez," diyorsanız, o halde Avenida 24 Julho bölgesindeki partiler 06.00'ya kadar devam ediyor. Baixa bölgesi Lizbon'un en hareketli yerlerinden biri.
HOLLYWOOD YILDIZLARI DA BURADA
Bölgenin en meşhur caddesi aralarında pek çok ünlü markanın dükkanlarının ve en gözde kafelerin bulunduğu Rua Agusta. Alışveriş için ideal olan bu caddede hediyelik eşya dükkanlarına ve geleneksel el sanatlarının satıldığı tezgahlara da rastlamak mümkün. Eyfel Kulesi'nin mimarı tarafından yapılan ünlü Santa Justa asansörü de yine bu bölgede bulunuyor. Üstelik bu neogotik tarzdaki asansörle şehrin en eğlenceli yerlerinden biri olan Bairro Alto bölgesine geçebilir, yan yana dizili gece kulüpleri ya da Fado tavernalarından birinde günü sonlandırabilirsiniz. Ama Lizbon'un gece hayatında ipi göğüsleyen kulüp hiç kuşkusuz John Malkovich'in sahip olduğu, eski bir antrepo olan Bico do Sapato. Portekiz, Japon ve füzyon, üç farklı mutfak sunan kulüpte ara ara Cameron Diaz gibi Hollywood yıldızlarına da rastlamak mümkün. Portekiz'de gün doğuşunu izlemek içinse The Lux kulübünün balkonuna mutlaka uğrayın. Buradaki eşsiz manzara karşısında tüm yorgunluğunuzu unutacak ve "İyi ki Lizbon'a gelmişim" diyeceksiniz. Lizbon'da yemek denilince ilk olarak akla deniz ürünleri geliyor. Balık çeşitleri, yengeçler, ıstakozlar, istiridyeler, denizle ilgili ne arasanız burada bol bol bulabilirsiniz. Üstelik Lizbon'da bir taksi, bir de yeme-içme oldukça hesaplı. Tipik Portekiz yemeklerinin tadına bakmak istiyorsanız, Bairrop Alto'daki Fado müzik yapan herhangi bir restorana girebilirsiniz. Yemek sonrası ise tatlı Portekiz şaraplarının tadına bakmayı ihmal etmeyin.