40'lı yaşları çok sevdim

Mustafa Sandal hayatımıza gireli koca bir 24 yıl olmuş. Yani yaşı 20'lerdeymiş o günlerde... Bu uzun süreç içinde hep bizimleydi bizdendi Mustafa Sandal... Dokunulabilir bir star olarak yaşamayı tercih etti, şöhretin ve egonun tuzaklarına yenik düşmedi. Ve sonunda kendini, aşkını, ailesini, çocuklarını kazandı... Ve seçerek yaşadığı hayatın güzellikleriyle mutlu. Oturduk, uzun uzun konuştuk. Kimi zaman güldü, kimi zaman gözleri doldu. Müziği, aşkını, çocuklarını ve kendini anlattı... 44 yaşında; hayattan süzdükleriyle nerede olduğunu bilen bir adamın hikayesine buyrun.

- Şu an 44 yaşındasınız... 20'lerinde, 30'larında ve 40'larındaki Mustafa Sandal'ı anlatır mısınız bize...
- 40'lı yaşları çok sevdim. Bir erkeğin 40 yaşı çok güzel ve keyifli oluyor, çok başka. O olgunluk dönemi hoşuma gitti. Bu yaşların bir gustosu oluyor. Hayata, ilişkilere, her şeye dair güzel bir yerde oluyorsun 40'larda... Eğer o zamana kadar alman gerekenleri almışsan, çözmen gerekenleri çözmüşsen, farkındalığını artırmışsan 40'lı yaşlar muhteşem.

- Sadece 40'lı yaşlar mı, evli olmak da bunda etkili mi?
- Kesinlikle evli olmak da çok şey kattı. Evli olmak, sağlıklı bir ilişkiyi yürütüyor ve götürüyor olmak... O ilişkinin her damlasını güzelce biriktiriyorum.

- Böylesine hayran kitlesi olan bir adam, nasıl olur da bir anda durulur?
- Her şeyin bir zamanı, yeri ve güzelliği var. 25'li yaşlarıma dönersek o zamanlar hızlı bir hayatım vardı ama çocuk sahibi olmak istediğimi dile getirmişliğim çoktu. Aile kurmayla ilgili hep istekliydim. Bu niyetimle ilgili evrene güzel mesajlar göndermişim demek ki, evren de bana o şekilde geri döndü. Bir ilişkiyi, evlilliği götürmek ve bunun yanında kariyerini yürütmek kolay meseleler değil. Emek ve çaba isteyen, akıllı ve yürekli olmanı gerektiren bir hal. Emeksiz olmuyor hiçbir şey...

- Eşimi ders gibi çalışıyorum demişsiniz bir yerde...
- Emek bu işte. Günümüzde kimsenin kimseye emek veresi yok. Herkes bir zorlukta gemileri yakıyor. Çabuk pes ediyoruz. O şekilde sağlıklı bir ilişkiyi götüremezsin.

- Siz evliliğinizde hiç zorluk yaşamadınız mı?
- Yaşamaz olur muyuz? "Aman tanrım, muhteşem bir evlilik, cennetteyiz!" gibi bir durum yok. Ters düştüğümüz, fikir ayrılığımızın olduğu zamanlar oldu. Allaha şükür ikimiz de bunları aşabilecek, yenebilecek güçte, akılda ve yürekteyiz. Bir de o niyetteyiz. Bugün eşimi tanıdığım günden çok daha fazla seviyorum, daha anlamlı, daha kıymetli... Bir yolculuğu birlikte yaşıyoruz, omuz omuza birlikte gidiyoruz. Bu esnada yaşadığımız şeyler kıymetli. Her şeyden önemlisi dünya güzeli iki yavrumuz var. Onları iyi, kendilerine ve etraflarına faydalı, güzel kalpli insanlar olarak yetiştirmek istiyoruz. Bunlar basit meseleler değil. Çocuk yapmakla bitmiyor olay.

- Oğullarınız büyüdüğünde onlara eskilere dair neler anlatacaksınız?
- Tabii beraber oturup konserleri, klipleri izleyeceğiz. Bazılarını göstermeyi düşünmüyorum, yakın bir süre zarfında imha etmeyi düşündüklerim var (gülüyor). Bazı şarkıları onlarla dinlemeyi çok istiyorum. Mesela Akışına Bırak, Aya Benzer'i şarkı olarak değil, anlamı açısından onlara dinletmek istiyorum. İlk günden bu güne çok ciddi bir arşivim var. Her gün, her röportaj, her konser arşivlenmiş halde. En azından babalarının yolculuğunu görebilecekleri bir materyal var elimde.

KARIMA HÂLÂ AŞIĞIM, BİRBİRİMİZE AİT HİSSEDİYORUZ
- 10 yıl süren bir evlilikten sonra aşk devam ediyor mu?
- Hâlâ karıma aşığım. Emina'yla birbirimize ait hissediyoruz.

- En büyük kriziniz neydi evliliğiniz süresince?
- Yaman doğduğunda hamileliğin stresi, doğum, doğumdan sonraki dönem... Hastanede veriyorlar eline bir bebek ve "Alın gidin" diyorlar... Eve geliyorsun ve bilmediğin bir sürece giriyorsun. Üstüne bir çığ geliyor o anda... Seni bir türlü rahat bırakmayan bir çığ...

- O ruh halini siz mi eşiniz mi yaşadı?
- Ben "Hanım doğurdu, baksın etsin" kafasıda bir adam olsam zaten böyle bir mevzu olmaz. Emina'nın hamileliğinde, doğumunda, sonrasında her anında olabildiğince yakınında oldum. O yüzden o süreci birlikte yaşadık. Elbette Emina bir anne ve kadın olarak bunu hormonal olarak da hissetti ama ben yanı başındaydım. Sessiz ve farkında olmayarak değil, dikkatli ve farkında olarak yanındaydım.

- Çocuklarınıza çok düşkünsünüz...
- Ayrı anne-baba çocuğu olduğum için çok derin hissediyorum. Onlar benim motivasyonum. Annem ve babam altı yaşında ayrılmışlar. O yüzden çocuklarımızın aile ortamında, anne ve babalarıyla güzel, hoş dengeli bir ortamda büyümeleri için sadece dikkatli değil, çok çok çok dikkatli davranıyorum.

İKİ ÇOCUK VARMIŞ, BABA ANNEYİ YUTMUŞ!
- Mutluluk kareniz ne?
- Dördümüz yataktaydık geçen gün, ben bir başta, Emina bir başta. Yaman, Yavuz'a masal anlatıyordu. Sonra da Yavuz masal anlattı, masal da şu: "Bir varmış bir yokmuş, iki çocuk varmış, baba anneyi yutmuş" (gülüyor)... Anlar çok önemli yaaa... Bireysel ya da aile olarak anları yaşayabiliyorsan mutlusun. Ben çocukluğuma döndüğümde hiç böyle bir an gelmiyor aklıma, hiç bunları yaşayamadım (gözleri doluyor). Geriye dönüp düşünüyorum, kendimi zorluyorum annem ve babamla birlikte mutlu bir an hatırlamak istiyorum, yok! Bu nedenle çocuklarımla ilgili anların hiçbirini kaçırmak istemiyorum. İşlerimizi bile çocuklara göre planlıyoruz. Onlar doğduğundan beri ikimizin birden evde olmadığı gün adedi toplasan 10'dur.

- Birlikte baş başa tatile çıkmıyor musunuz?
- Geçen üç gün Emina'yla Fransa'ya gittik. Ben diyorum "Emina aşkım gidelim üç gün bir yere, babaanne bakar" falan. Ama Emina o konuda biraz daha tutucu, çocukların yanında olmak istiyor. Biraz o kafaya doğru çekmeye başladım onu. Sevgili modunda takılalım diye uğraştım, neyse ki geçenlerde kaçabildik. Fransa'da yeni sevgililer gibi takıldık. İnsanın ihtiyacı oluyor. Tüm yaz Yaman-Yavuz odaklı geçti. Sürekli çocuğa olan ilginin ne boyutlarda olduğunu çok iyi biliyorum. Kolay değil ya... Kendini unutuyorsun. O yüzden karı-kocanın çok doğru noktalarda çok doğru kaçamaklar yapması lazım.

- Kıskanç biri misiniz?
- Çok hastalık boyutunda bir kıskançlığım yok.

- Geçenlerde eşinizin bir klibiyle ilgili kıskançlık yaptığınız haberleri çıktı...
- Yalan o haber. Hele işlerimizle alakalı böyle bir şey söz konusu olmaz. Emina'nın kasten ve isteyerek bizi bir duruma soktuğunu düşünürsem kıskanırım elbette. Gereksiz, abuk subuk kıskançlıklarım yok.

GARİP EGOLU İNSANLARLA KİMSE MUHATAP OLMAK İSTEMİYOR
- Markaların, televizyon yapımcılarının gözde ismisiniz son zamanlarda... Neden sizi seçiyorlar?
- Markalar birini yüzü olarak seçerken çok dikkatli ve özenli davranmaya çalışıyor. Beni tercih etme nedenleri; hayatın içindeki duruşumla, hayata bakışımla, hayatı karşılayışımla alakalı. Hal, hareket ve tavırlar da etkili oluyor. Günümüzde garip egolu insanlarla kimse muhatap olmak istemiyor. Yalın, açık, net, kabuklarından sıyrılmış insanlarla iş yapmak istiyor herkes. Kimsenin soğanın katmanlarını açar gibi birilerinin kabuklarını kırmakla uğraşacak vakti yok. Herkesin aradığı net iletişim.

- Bu işleri yaparken birinci önceliğiniz para mı?
- Sana "Maddi tarafı yok" dersem yalan söylerim. Ama birinci önceliğim değil. Özellikle son üç seneden beri farklı gerekçelerle parçası olmaktan keyif alacağım, bir şeyler katacak projelerde ve işlerde olmak istiyorum. Maddi açıdan önüme ne rakam konursa konsun heyecan hissetmiyorsam içinde olmam.

- Bir dönemin pop yıldızı Mustafa Sandal, şu an halkın gözünde farklı bir yere oturdu. Aile babası oldunuz...
- Evet bir dönem kızların konserlerinde çığlık attığı, posterlerini odalarına astığı bir adamdım. Öyle bir dönem yaşadım. Ne güzel bunlar da bana kısmet oldu. Bir ailenin farklı yaş gruplarındaki bireylerine farklı farklı anlarda hitap edebiliyorum. Örneğin Disney'in Uçaklar filminde bir karakteri seslendirdim. Orada çocuklarla birlikteydim. Tesir Altında diye bir şarkı yapıyorum, genç kitleyi topluyor. Bir televizyon programı yapıyorum ailelerin içine giriyorum, kendimi ifade etme şansı buluyorum. Dizide oynuyorum kendimi oyunculuk adına geliştiriyorum. Bu reklam filmleri için bana altyapı sağlıyor. Bir zamanlar da gidip pilot oldum, iki sene eğitimini aldım. Kendime bir şeyler katmanın derdindeyim.

BİZİM BİRİNCİ DERECE DERDİMİZ ŞARKIYDI
- Müzisyen olmasaydınız bile bir şekilde ünlü olurdunuz gibi düşünüyorum. Sizce?
- Bir kitabı okumadan finaliyle alakalı tahmin yürütmek çok zor ama bir histen söz ediyorsan, ben de öyle hissediyorum. Ama tüm bunların hepsi, bugün burada oturup bu sohbeti yapıyor olmamız da dahil olmak üzere, benim müzikle ilişkimin ve aşkımın uzantıları. Hatta geçen gün bir arkadaşımla otururken eski şarkıları aklımızdan geçirdik. 92 senesinden itibaren, ne şarkılar ne şarkılar yapmışız... Ne hikayeler, insanların hayatlarına ne dokunuşlar o şarkılarla... İnsanlarla bu kadar sağlam ilişki kurabilmemin nedeni bir zamanlar onların kalplerine dokunmuş, ruhlarına temas etmiş olmam.

- Müzik ne durumda hayatınızda?
- Konserler devam ediyor. Yeni bir single geliyor çok yakında. Enteresan ve güzel bir şey olacak. Pazara Kadar şarkısının, söz yazarı Yalçın Polat arayıp "Tamamen seni düşünerek, seni hayal ederek ve sana da çok yakışacağını düşünerek bir şarkı yazdım" dedi. Dinledim ve çok sevdim. Şimdi onu yapıyoruz.

- Ne oldu 90'lardan sonra Türk pop müziğine?
- Bir doygunluk, bir bıkkınlık oldu. Yemekteyken önüne sürekli bir şeyler koyarlarsa bıkarsın. 90'larda alevlendi ortalık, herkes olaya saldırdı. Bu doygunluk olurken, oradaki çokluktan ötürü, orada olmaması gereken kişiler de girdi, kalite düştü, kalite düşünce insanlar bıktı. Korsan vardı, digital korsanlık çıktı. Tüm bunların hepsi üst üste binince insanlarda şevk kalmadı. Bana soruyorlar "Türkiye'den dünya çapında müzisyen olabilecek pop star çıkar mı?" Çok zor geliyor bana... 90'lar dönemindeki isimlere bir bakın: Ben, Kenan, Tarkan, Serdar... Bizim birinci derecede derdimiz ve mevzumuz şarkıydı. Hâlâ bugün öyle. Birinci derecede derdimiz bugün de şarkı. O şarkıyı ortaya koyduktan sonra gelen popülerlik, oydu, buydu arka plandaydı bizim için hep... Derdimiz popülerliğimizin akması için şarkı yapmak değildi... Artık millet popüler olma durumunun devamı telaşında. Karşı taraf bunu yemiyor.

- Bu nedenle mi hâlâ sizi dinliyoruz?
- Aynen, hâlâ bizi bu yüzden dinliyorsunuz. Stüdyoya girdiğim ilk günden bugüne kadar güzel bir şarkıyı ortaya çıkarıp, onu insanlarla buluşturma derdim vardı. Ondan sonrasında gelenler bunun kuyruk uzantısı gibi geliyordu.

TARKAN-MUSTİ ÇEKİŞMESİ O GÜNÜN GEREĞİYDİ
Tarkan- Mustafa Sandal çekişmesine... Nedir olayın aslı?
- O günün gereği buydu ya... Gazeteci bundan keyif aldı, "Buradaki malzeme iyi" dedi, oraya yürüdü. Dinleyen tercih yapmaktan keyif aldı çünkü kendini orada önemli hissetti, "Ben Tarkan'cıyım, ben Musti'ciyim" dedi. Bizim de işimize geldi... Aslında özünde hiçbir zaman böyle bir şey yoktu. Neden yoktu? Bir kere mantık olarak birine "Sadece yeşil ayakkabı giyeceksin" demek gibi. Bir gün Tarkan dinlersin, bir gün Mustafa, bir gün Kenan... Günün sonunda müzik ya...

- Harbiye'de konserler verdi Tarkan, 10 gün orayı hınca hınç doldurdu. Hoşunuza gitti mi bu durum?
- Kendi adıma söylüyorum, Harbiye benim hiç hazzettiğim bir yer değil. Bin 600'den fazla konser verdim, en mutsuz olduğum yer Harbiye... Orayla tutmadı kimyamız. Harbiye'ye ne zaman çıktıysam normal performansımın yüzde 20'sini gösterebilmişimdir. En son 2002 senesinde çıktım sondur, 10 yıldır da çıkmam oraya. O aradaki oluk var ya Harbiye'de o beni bitiriyor. Ama hangi sanatçı arkadaşım bir ortamda yaptığı işle, insanlarla bu kadar keyifli ve pozitif buluşuyorsa, bunun için mutlu olurum ve takdir ederim, "Helal olsun" derim. Biz bu işi insanlara güzel enerji vermek için yapıyoruz. İnsanların da buna çok ihtiyacı var. Hangi sanatçı dostum bu enerjiyi maksimumda verebiliyorsa, sektörüm adına, mesleğim adına, meslektaşım adına mutlu olurum.

MUSTAFA SANDAL'IN EN ŞARKILARI
- En sevdiğinz şarkınız hangisi?
- Aya Benzer.

- En zorlandığınız şarkı?
- Kop.

- En kolay yazdığınız şarkı?
- Akışına Bırak.

- Sonradan "Gereksiz oldu bu şarkı" dediğiniz?
- Top.

- Konserlerde en çok coşturan şarkınız?
- İsyankar.

- Karınızın en sevdiği şarkınız?
- Aya Benzer, İsyankar, Gel Aşkım

- Emina'ya yazılmış bir şarkı var mı?
- Çek Gönder

- Çocuklarınızın en sevdiği şarkınız?
- Ateş Et ve Unut