BAŞIM BELAYA ÇOK GİRDİ
- Hakan Altun kuralları mı var yani? Ne sakıncası var doğum gününe gitmesinde?
- Niye gitsin ben yanında yokken? Ben de o yokken gitmem, onunla gitmek isterim. Her şeyim olur benim için sevdiğim. Kendime göre kurallarım var tabii benim de. Gece programına da götürmem. Alnında 'Hakan Altun'un kız arkadaşı' yazmıyor ki. Kendini bilmez üç-dört kişi benim sevgilime baksa orada kavga edeceğim. Ya da dışarı attıracağım o kişileri. Ama ben o raddeye getirmem bile olayı. Evinde otursun, iki saat sonra ben yanındayım zaten.
- Gece 02.00'lerde sahne alıp sabaha kadar program yapmak sizi yormuyor mu?
- 43 yaşındayım. Bu yıl gece programlarını akşama çektik. 22.30 gibi sahnede olacağım.
- Bırakmayı düşünmüyor musunuz?
- Bırakacağım elbette. Bazen gençler içki içiyor, nasıl davranacağını bilmiyor. Bilmem kimin oğluymuş. Başım çok belaya girdi. Sahneye ayağını koyuyor, koyamaz. Ben de ayağını iter indiririm.
- Gençlerle çok bir aradasınız. Nasıl değerlendiriyorsunuz geleceği?
- 10 yaşındaki çocuk internetten her şeyi öğreniyor. Manevi değerler azaldı. Toplumun hareket biçimi değişti. 23 yaşındaki çocuk gözünün önünü görmüyor. Uyuşturucu ortaokulda satılıyor. Teknoloji ilerledikçe yaşam kalitesi bence aşağı iniyor. Eskiden bir şey düşünürken beyin jimnastiği yapardık. Şimdi hemen internetten araştırıyorlar. Ben zaten yarım akıllı bir adamım, kafa biraz çatlak bende. Ama internete hiç girmiyorum.
- Mail falan da kullanmıyor musunuz?
- Ne Twitter'ım, ne Facebook'um var. Millet internette neler yapıyor. Ben tertemiz adamım, sanal bakirim.
- Nereye kadar sürecek bu tavır?
- Mahşere kadar. Zaten eski bir telefonum vardı, dostlarım onu denize attı da akıllı telefon aldım.
ÜNİVERSİTEDE OTOSTOP DA ÇEKTİM
- Günlük hayatınızda da hep arabesk müzik mi dinlersiniz?
- Hiç dinlemem. Zaten Türkçe müzik dinlemem. Açın arabamı sadece yabancı müzikler ve enstrümantal müzikler vardır. Kendi şarkılarımı bile dinlemem. Yabancı slow şarkıları da severim.
- Anne kuzusu musunuz?
- Çok düşkünüm anneme. Biz annem, babam ve kız kardeşim çekirdek bir aileyiz. Hepsine çok düşkünüm ama anneme ayrı.
- Kendinize nasıl bakıyorsunuz?
- Annem pazartesi günü dört günlük yemek gönderir, ısıtıp ısıtıp onları yerim. Yürüyüşlere çıkıyorum. Arkadaşlarımla zaman geçirmeyi çok seviyorum. Bir de çok iyi mısır patlatır ve salata yaparım.
- Doğma büyüme İstanbullu musunuz?
- Annem de babam da Siirtli. Öz Siirtliyim anlayacağınız. Ama 150 sene önce İstanbul'a gelmişiz. Aileden kimse kalmamış orada.
- Nasıl geçti gençlik döneminiz?
- Çok varlıklı bir ailenin çocuğu değildim. Babam eski futbolcu. Sonra köfteci dükkanımız vardı. Bir karı-kocanın hayatı evlatları olduktan sonra başlıyor. Üniversitede okuttular çok şükür. Ama öğrencilik hayatı hiçbir zaman çok iyi olmuyor. Ben 11 yaşında konservatuvara girdim. Nişantaşı binamız yanınca Maçka'ya geldik. O zaman Aksaray'da otururduk ve bir buçuk yıl boyunca otostop çekerek okula gidip geldim.
- Şimdi paranızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Her gün kıyafet alan biri değilim. Ameliyattan önce lüks arabaları seviyordum ama şimdi yedi senedir aynı arabaya sahibim. Hayatım boyunca hümanist bir insandım. Çok konuşmak istemiyorum ama olan olmayana durumu. Beş yaşındayken bile halamın İsviçre'den getirdiği hırkamı sokakta üşüyen çocuğa verirmişim.
- Bir gün gelir de şöhret giderse diye endişeniz var mı?
- Şöhretli gibi yaşamıyorum ki! Siz gazetecisiniz, ben müzisyenim.
- Ama her yerde sizinle fotoğraf çektiriyorlar.
- Evet ve ben hayatım boyunca benimle fotoğraf çektirmek isteyen kimseyi kırmadım. En fazla 30 saniye sürüyor. Bazı arkadaşlarım var artık onlarla gezmiyorum bile. İnsanlara 'Şu an çektiremem' diyor. Bunun anı mı var. Valla onlar yarın bana da yanlış yapacaklar biliyorum.
ŞARKIYA HALI SAHA MAÇI İLHAM VERDİ
- Bir Telefon şarkısı neden bu kadar beğeniliyor?
- Aslında bu herkesin hayatında beklediği bir şeymiş ama ben dile getirmişim. 12 yıl önce kavga ettiğim bir sevdalım vardı. Tartışmıştık ve evde tek başıma oturuyordum. Mesaj sesi geldi. O attı sandım, Ahmet diye bir arkadaşımmış. "Akşam halı sahada maçımız var" yazıyordu. Onun üzerine yazdım bu şarkıyı. Telefonun başında çaresiz bekliyordum anlayacağınız.