68
yaşındaki Georgina Walker'ın ilginç bir işi var. O yarı zamanlı bir 'susturucu!' Bu işi nasıl mı icra ediyor? Konserlere gidiyor ve performans sırasında konuşan izleyicileri susmaları için uyarıyor. "İnsanlara 'Sesini kes' demekle ünlüyüm. Eğer bunu iş olarak yapıyorsam kibar bir dil kullanıyorum. Tabii ki sadece ilk sefer için..." İngiliz gazetesi
Independent'ta yer alan habere göre Walker'ı sekiz yıl önce keşfeden kişi ise Howard Monk. O, Londra'nın çeşitli şehirlerinde gerçekleştirilen Shhh adlı sessiz müzik festivalinin düzenleyicisi ve aynı zamanda da müzisyen. Konserlerde konuşanlarla ilgili rahatsızlığı grubuyla konser verdiği dönemlerden kalma. Shhh festivalinde konser verenler arasında Jon Hopkins de var, Mogwai'dan Stuart Braithwaite de...
AH ŞU GÜRÜLTÜ YOK MU?
Ülkemizde de durum farklı değil aslında. Selfie çekmek için pozdan poza giren arkadaş grupları, geçen hafta yaşadıklarını anlatmak için konserin bitmesini bekleyemeyecek kadar sabırsız olanlar, grubun uyarısına rağmen video kaydı yapanlar ve konsere değil sosyalleşmeye gelenler konser sırasında rahatsız edici bir uğultuya neden oluyor. Lykke Li konserinde avazı çıktığı kadar müzisyenin ismini bağıran genç kız, Mabel Matiz konserinde yeni tanıştığı kıza tüm hayatını o gece anlatmaya kararlı adam, son dönemde tanık olduklarım... Konseri izlemek isteyenler de işte böyle bir mayın tarlasında adeta hayatta kalma savaşı veriyor. Aslında birkaç yıl önce Salon İKSV ve Babylon'un başlattığı 'sessiz konser' uygulaması müzikseverlere rahat bir nefes aldırmış, sağımızdaki, solumuzdaki sohbet meraklılarını uyarmak zorunda kalmadan konser seyretmenin tadına varmıştık. Hâlâ kimi konserlerde bu uygulama devam ediyor.
STRES KAYNAĞI
Sessiz konser izleme ihtiyacının müzisyen ve seyircinin müziğe konsantre olmak istemesinin ötesinde bilimsel bir açıklaması da var. Cambridge Üniversitesi'deki Müzik ve Bilim Merkezi'nin direktörü Ian Cross, sessiz konser isteyenlerin sayısının artmasının başlıca nedenini "Modern dünyada 'dinlemek' bir ayrıcalık değil' diyerek açıklıyor: "Çünkü şehirlerde arka planda her zaman üstesinden gelemeyeceğimiz düzeyde gürültü oluyor." Kentsel alanların insanların işitsel olarak sağlıklı yaşayabilecekleri şekilde tasarlanmamış olması en büyük sorun. Örneğin yapılan bir araştırmada düz ve temizlenmesi kolay zeminler sesi sürekli yansıttığı için restoranlardaki gürültü düzeyi 110 desibel çıkmış. Bu oran bir motosikletin çıkardığı gürültüden daha fazla. Ve bir konser sırasında oluşan sesten sadece 5 desibel daha az. Gün içinde maruz kaldığımız bu ses kirliliği strese neden olmakla kalmıyor, sağlığımızı da etkiliyor. Yani konserlerde müzikle başbaşa kalmak istemek hepimiz için aynı zamanda akıl sağlığımızı korumak için bir kaçış yöntemi. Sırf bu yüzden Londra'da bir kafede akustik konserler sırasında fonda uğultuya neden olmasın diye buzdolabının fişi çekiliyor. Aslında işin sırrı, "Konserler sosyalleşme yeri değil, müzik dinlemek için sessiz olmak gerekiyor" anlayışının yaygınlaşması. Aksi takdirde koruma görevlilerinin yanında Georgina Walker gibi susturucular talep etmemize az kaldı.