İlk filmi
Yasak Bölge 9/District 9 ile herkesi sasırtmıstı ve ezberleri de bozmustu yönetmen Neill Blomkamp. Çünkü yıllar önce
E.T'nin uzaylıları korku unsuru olmaktan çıkarmasının ardından, Blomkamp da filminde insanların fırsatını bulunca onları nasıl magdur edebildiklerini anlatmıstı. Aslında altını kalın kalın çizmeden, insanların farklı olanı ötekilestirip yok etme güdüsüne dikkat çekmisti. Ayrıca filmin mekanının Güney Afrika'daki Johannesburg kenti olması da ilginçti, çünkü sinemada uzaylılar genelde Amerika'yı ziyaret ederdi.
Elysium: Yeni Cennet, sonrasında yönetmen
Chappie'de tekrar Johannesburg'a dönüyor. Bu sefer insanlar ve robotlar arasındaki iliskiye odaklanıyor. Suçlularla mücadelede artık robot polislerin devrede oldugu 2016'da geçen filmde, perte çıkan bir robota yapay zeka yüklenmesi sonrasında yasananları izliyoruz. Bir suç örgütünün eline düsen Chappie adındaki bu robot, kendi iradesiyle hareket etmeye baslayınca her sey altüst oluyor. Insanlar ve robotlar arasındaki iliskide
Terminatör serisi,
Ben Robot/I Robot ve
Robocop hemen akla gelen filmlerdir.
Chappie elbet onların açtıgı yoldan ilerliyor. Özellikle de
Ben Robot'un. Fakat Blomkamp tıpkı
Yasak Bölge 9'da oldugu gibi bir dönüsüm hikayesi de önümüze koyuyor. Chappie'nin sevimliligi, masumiyeti, insanların sürekli ona yalan söylemesi, onun yeni bir 'vücut' arayısı
Pinokyo'ya göz kırparken film, yapay zeka ve bilinç aktarımı gibi teknolojik gelismelerin önümüze getirecegi kimi sorunlarla beyazperde bizi bas basa bırakıyor. Filmin tek dezavantajı yönetmenin ilk filmi
Yasak Bölge 9'un olay örgüsünü hatırlatması... Yönetmen sanki kabul görmüs, onaylanmıs bir olay örgüsü üzerinden hareket ediyor ve bu da bir tekrar hissi de vermiyor degil. Buna ragmen devamının gelmesi muhtemel
Chappie kendi janrının öne çıkan ve iyi filmlerinden biri. Eglenceli, yer yer komik ve ezberbozan bir film.
CHAPPIE ****
Ressamı bulduk da yönetmen kayıp
BÜYÜK GÖZLER/ BIG EYES ***
20. yüzyılın sanat skandallarından biri olarak kayıtlara geçen Walter Keane ile karısı Margaret arasındaki o ünlü büyük gözlü çocuk resimlerini kimin yaptıgı tartısması üzerine kurulu
Büyük Gözler/Big Eyes filmi. Ama bu görünürdeki mesele. Aslında bir kadının ilham verici var olma mücadelesinin öyküsü... Tim Burton, öykünün dramatik gücünden gelen dinamizm ve Amy Adams ile Christopher Waltz'ın performansları üzerine insa ediyor filmi. Ortaya da eli yüzü düzgün bir film koyuyor. Ama yönetmen koltugunda Tim Burton'ın olması kafaları karıstırıyor. Çünkü bu filmde Burton'ın o bildik sinemasından eser yok. Hani Burton farklı bir arayısa girdi desek böyle bir çaba göremiyoruz. Yani Burton filmografisinin en ayrıksı filmlerinden biri
Büyük Gözler. Tim Burton'ın o bildik sinemasını sevenlerdenseniz hayal kırıklıgı sizi bekliyor!
'Issız Adam'ı masal kurtarır
BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ ***
Yasadıgımız kisisel ve toplumsal travmanın iliskilerimize yansımaması mümkün mü? Ilksen Basarır da
Bir Varmıs Bir Yokmus'ta yasadıgımız büyük travmaları unutarak hayata devam edebilir miyiz diye soruyor. Yüzlesmenin ne kadar hayati olduguna vurgu yapıyor. Bunu da tutkulu bir ask öyküsü üzerinden yapıyor. Bu tutkulu ask, tıpkı
Baska Dilde Ask'ta oldugu gibi, cilalı romantizmden uzak, sahici bir alanda nefes alıp yeseriyor. Sahici ama masal dünyasının umutlu haline de bulanmıs durumda bu ask. Ki Basarır'ın masalı hatırlatması bosuna degil. Gerçegin muglaklastıgı ya da sertliginden dolayı insana agır geldigi noktada masal dünyasının insana nasıl umut verdigini hatırlatıyor film. Hatırlattıgı bir sey daha var, her seyi büyük büyük yasama arzusu nedeniyle gözden kaçan küçük ama çok degerli seyler. Böylece bir yanıyla masallardaki gibi kıpır kıpır ve romantik diger yanıyla gerçek hayattaki gibi sert, tutkulu bir ask serüveni izliyoruz. Rocker Ozan rolüyle Mert Fırat'ın gerçek bir 'ıssız adam' portresi çizdigini söylemek zorlama olmaz. Ozan'ın o kayıtsızlıgı, iliskiden kaçması, korkuları, 'ıssız adamı' akıllara düsürüyor. Melisa Sözen de filmografisinin en iyi performanslarından birine imza atıyor. Neticede
Bir Varmıs Bir Yokmus, kadın erkek iliskilerine farklı bir açıdan bakan, travmalar karsısındaki tutumumuzu sorgulayan ve bize masalın, küçük seylerin önemini hatırlatan iyi bir romantik bir dram.