Sevdiği
adam hastanede yoğun bakımda... Kadın, her sabah hastaneye gidiyor, iyi bir haber alma umuduyla doktorla konuşuyor. Akşama kadar da hastanenin kafeteryasında bekliyor. Aynı sandalyeye oturuyor. 145 günlük bir rutin bu... Film gibi... Ama film değil gerçek! Hafta içi Fatma Girik'in hayat arkadaşı, Memduh Ün'ü hastanede nasıl beklediği, usta yönetmen sağlık sorunlarıyla mücadele ederken Girik'in onu nasıl yalnız bırakmadığının haberi düştü ajanslara... Lakin yoğun gündemin arasında kayboldu bu haber. Oysa hastanede yatan Memduh Ün, yani yaşayan en kıdemli yönetmenimiz. Yeşilçam'ın da son kalesi... 95 yaşındaki yönetmenin, üç yıl önce çıkan
Futbolcudan Yönetmen kitabını tekrar elime aldım. Sinema hayatıyla hesaplaştığı bu kitap nedense çok ilgi görmemişti. Arayıp bulmak bile zor olmuştu. Ama bu kitap başlı başına Memduh Ün'ün kişiliğiyle ilgili çok net şeyler şey söylüyordu bize. Mesela kitapta kendi filmlerini acımasızca eleştirmesi karşısında şaşırmadım desem yalan olur. Malum bizde bir kere, büyük, önemli sanatçı, yazar, sinemacı, payesini elde etmeye görün, artık sürekli bir dokunulmazlık zırhıyla dolaşmak adet haline geliyor ve o büyük sanatçının, yazarın, sinemacının ortaya koyduğu tüm eserler, nedense çok önemli ya da başyapıt düzeyinde algılanıyor. Oysa bilinir ki sanatçıların üretim süreçleri inişli çıkışlıdır. İyi eserler ortaya koydukları gibi vasat ve kötülerini de yapabilirler. İşin doğası bunu gerektirir. Lakin bunu anlayan, bilen çok az olgun sanatçımız var. Memduh Ün işte böyle bir olgunluk ortaya koyuyor sinema macerasıyla hesaplaşırken. Mesela
Öp Babanın Elini filminde bahsederken lafı dolaştırmadan "Korkunç kötü bir film çekmişim" diyebiliyor. Ya da "
Çapkın Kız'ı yeniden izlediğimde,
Kısmetin En Güzeli kadar kötü bir komedi olmadığını düşünüyorum. Ama bazı mantıksızlıklar var senaryoda ve bunları budamamış olmam can sıkıcı" tespitinde bulunabiliyor.
Üç Arkadaş,
Kırık Çanaklar İnsanlar Yaşadıkça gibi klasikler,
Bütün Kapılar Kapalıydı, Zıkkımın Kökü gibi kalburüstü filmler çeken Ün'ün yönetmen olarak 70'den fazla filmi var, yapımcı olarak daha da fazla. En son kopyası yenilenen
Üç Arkadaş'ın İstanbul Film Festivali'ndeki galasına katılmıştı. Koca bir tarih duruyordu karşımızda. Tarih derken o belki de Lütfi Akad, Atıf Yılmaz gibi Yeşilçam'ın tarihini ayrıntılarıyla bilenlerden biriydi. Bildiklerini de bu kitapta anlatıyor zaten. Hani bugün nasıl bir perspektiften bakılacağı konusunda kararsız kalınan Yeşilçam'a karşı en az kendi filmlerine gösterdiği eleştirel yaklaşımı da gösteriyor. Kırıp dökmeden gerçekleri anlatıyor. Lakin böylesi bir yönetmenin 58 yıllık sinema macerasını vasat bir film
Sinema Bir Mucize'dir filmiyle kapatması hep insanın içini de acıtmıyor değil. Ama zaten kendi de bu durumun farkında. Bakın ne yazmış kitapta: "Sonuç olarak yanlış bir işe girdim. Her anlamda cezasını çektim. Her ne kadar final, final öncesi ve bazı önemli sahneleri çekmediğim kurgusunu yapmadığım için benim filmim demesem de jenerikte ismim var ve 58 yıllık sinema serüvenini kapattım bu çalışmayla. Çok yazık!" Ustaya acil şifa dilerken ve yazıya son verirken şu ayrıntıyı verelim. Hayatını ve sinema macerasını anlattığı kitap hangi cümleyle bitiyor, biliyor musunuz: "Seni nasıl sevdiğimi kelimelerle anlatamıyorum Fatma..." İşte bu sevgi, Fatma Girik'i her gün hastaneye götüren!
İKİMİZ DE AYNI MESLEĞE âŞIĞIZ
Memduh Ün ile Fatma Girik bir ömrü birlikte geçirdiler. Ün, kitapta bu uzun birliktelikle ilgili "Beraberlikler taviz vermeden olmuyor ve ben biraz geçimsiz bir insanım. O ise çok verici. Beni tolere ediyor. İşin sırlarından biri de ikimizin aynı mesleğe âşık olması galiba" diye yazmış.