Tarihi yarımada ziyareti için İstanbul'a gelinir... Ama bildiğiniz turistik ziyaretten söz etmiyorum. Sokakları ve hayatı keşfetmek adına yapılacak bir yürüyüş turu mesela... Şehirde gecekondulaşmayan ve iş merkezine dönüşmeyen nadir yerlerden Suriçi'ni yürüyerek deneyimlemek büyük keyif. Esnafla sohbet edebilir, küçük lokantalarda Türk mutfağını keşfedebilirsiniz. Üstelik Kapalıçarşı, Ayasofya, Süleymaniye'yi de görme şansınız olur.
* İstanbul'da sokak havanları hala hayatın içinde... Bu belki de şehrin karakteristik özelliklerinden biri... Kedilerin, köpeklerin sokaklarda özgürce gezdiği başka bir metropol bulmanız imkansız.
* İstiklal Caddesi'ni 24 saat boyunca deneyimlemek, Türkiye'yi anlamak için yeter. Dünyanın çok az yerinde, tüm alt ve üst kültürler bir caddede toplanabilir. İstiklal Caddesi öyle bir yer, tüm sosyo ekonomik kültür grupları, birarada yürür, yer, içer, eğlenir. Türkü bardan, sabah atıştırmalığına uzanan bir kaostur burası. Tüm sırlarımız İstiklal Caddesi'nde.
* Avrasya Maratonu zamanına denk getirilen bir İstanbul ziyareti, Asya'dan Avrupa'ya yürüyerek geçme şansı sunar. Dünya üzerinde bunu yapabileceğiniz tek yer İstanbul.
* Vapurda çay simit belki çok tanıdık geliyor ama bir yandan martıları besleyip, bir yandan boğazın keyfini çıkarmak adına ideal...
NUR ÇİNTAY / Gazeteci
İstanbul mutfağı deneyimi
İnsan farklı şehirleri gördükçe, İstanbul'un gündelik hayattaki onca zulmüne karşılık biricikliğini, gelen yabancıların ona vurulmasının sebeplerini anlıyor. Bu kadar "tezatik" ve dinamik şehir çok az. Gelip yerinde görmek için neden bol, ben olsam bunları atlamazdım:
* Tekneyle Boğaz turu yapmak: İster daha konforlu ve malumatlı biçimde Saffet Emre Tonguç'un yalı magaziniyle dolu gezisi, ister yine o tarihi yalıların dibinden geçen, "çingene vapuru" da denen turistik tur.
* Tarihi koklamak: Sultanahmet'ten Aya İrini'ye, Süleymaniye'den Kariye'ye, surlardan Bulgar Kilisesi'ne binlerce yılın izi var burada. Bankalar Caddesi'ndeki, Nişantaşı'ndaki kremalı pasta binalar da cabası...
* İstanbul mutfağının tadına bakmak: İster Müzedechanga gibi yaratıcı ve ödüllü, ister Borsa gibi en alasından Osmanlı-Türk, ister Asitane gibi padişah sofraları... Veya denizin önündeki bir bankta basitçe balık-ekmek ya da simitpeynir...
* Eski doku ile "mutenalaştırma" sonuçlarının evliliğini görmek: Eminönü- Karaköy turu buna iyi bir örnek; naif, kitsch, salaş bir dünyayla tasarım dükkan ve üçüncü nesil kahveci cenneti Karaköy arası kaç adım ki... Fener-Balat hatta komik biçimde Oto Sanayi turu da renkli ve sürprizli.
* Alışverişle coşmak: O kadar farklı alışveriş imkanları var ki artık İstanbul'da, etraf sırf bunun için gelen Arap turistlerle dolu. İstinye Park, Zorlu, Akmerkez, Kanyon gibi AVM'lerde en prestijli markalar... Kapalıçarşı'da en deli kumaşlar, halılar, mücevherler... Tahtakale'de en absürt hediyelikler... Mısır Çarşısı'nda çoğu mutfağın aşina olmadığı tatlar... Zengin bir dönüş de vaat ediyor burası özetle. Benim İstanbul'daki en favori yerim vapur! Bostancı'dan Adalar'a, Kadıköy'den Karaköy'e, Üsküdar'dan Beşiktaş'a, bu yeni yüzer plazalardan değil de eski model vapur ya da motor. İlk maddedeki yalılı olansa hele, bir de ucunda denizin hemen dibinde sofraya çökmek varsa, tadından yenmez.
TUNCAY TAKMAZ / Ressam, Şair
Yaratıcı dünyayı zenginleştiren bir şehir
Atölyem Şile'de... İstanbul'a çok fazla uzakta olmamasına rağmen İstanbul'a geldiğimde, o güzelliği bırakıp atölyeme dönemiyorum... Ama bir yandan da dönerken içimde garip bir enerji her zaman olur. Büyük hayaller ve kültürler ancak fethedersen sana nasip olur, orada kök salabilirsin. Fethedecek hayalleriniz, planlarınız yoksa dersiniz ki 'Bu İstanbul'da yaşanmıyor...' İstanbul insanlık için gelecek ütopyalarını barındıran, mızmız olmayan, bir birikim ve kültüre, insanın yaratıcı dünyasını zenginleştirebilecek bir enerjiye sahip. Buna bayılıyorum ve İstanbul'a adım attığımda özellikle gitmek istediğim yerler oluyor;
* Galata Köprüsü Altında Fish Point, Balık noktası,
* Eski İstanbul mezeleri ile Ahırkapı'da bulunan Karışmasen,
* Harika İstanbul manzarası ile Arnavutköy'deki İskele Livar Balık Evi,
* Çatı katında İstanbul'un en güzel manzaralarından birine sahip Ceylan Otel Roof'un da Türk kahvesi içme keyfi,
* Boğaziçi'ne bakan manzarası ve Modern-Türk yemekleriyle gününüze ayrı bir keyif katacak Sabancı Müzesi Bahçesinde bulunan Changa Restaurant...
MERT ASLAN / Stil Danışmanı
Bebek ve Nişantaşı'nda butikleri keşfetmek
*Dünya'nın en büyük çarşısı ve en eski kapalı çarşılarından biri olan Kapalıçarşı'da kaybolmanın keyfine varmak için...
* Bebek'te Midnight Express'in eşsiz seçkisini deneyimlemek; Mehry Mu, Cashmere in Love, Tru gibi Türk markalarını keşfetmek; Badem Ezmecisi'nden badem ezmesi alıp Cup of Joy'da kahve içmek, Happily Ever After ve Mangerie'de günün yorgunluğunu atmak için...
* Nişantaşı'nda Fatoş Yalın'ın stil vahası FEY'i, Gamze Saraçoğlu, Gül Ağış, Zeynep Arçay ve Mehtap Elaidi gibi ünlü Türk tasarımcılarının showroomlarını ve RB Living'i ziyaret etmek için...
* Özellikle Erguvan zamanı Boğaz'da tekne turu yapmak için...
* Büyükada'da Splendid Palas'ta kalıp, eski köşklerin arasından yürüyerek Maden'e gidip Bahçede Sinek'te keyifle yemek yiyip İstanbul'u izlemek için. Ama her şart ve koşulda Müzedechanga'yı ziyaret etmek için...
EMRE AYDIN / Müzisyen
Karaköy'de bir haftasonu
*Beykoz'da pazar yürüyüşü yapmak ve şehrin keyfine varmak için...
* Boğazın herhangi bir yerinde boğazda balık yemek için...
* Çukurcuma sokaklarında kaybolup, antikacılar arasında gezip tarihi solumak için...
* Caddesbostan Sahili'nde çimenlere uzanarak hem yeşilin, hem de mavinin tadına varmak için...
* Karaköy'de bir haftasonu geçirmek için...
ÖYKÜ KARAYEL / Oyuncu
Boğaz gece güzel
*Yeme-içme için İstanbul'dan güzel bir şehir düşünülemez... Pek öyle göstermese de bütün dünya mutfaklarının iyi örneklerini barındıran bir şehir istanbul... Bu güne kadar yediğim her şeyi güzel olan, Karaköy'deki Maya Restoran bunlardan biri. Ama canım süslü bir yemek değil de tam tersi mütevazı bir köfte- piyaz istiyorsa, çoğu zaman aşererek kendimi kapısında bulduğum Sirkeci'deki Namlı Rumeli Köftecisi'ne gider, kalkmadan da koca bir tabak irmik helvasını güzelce mideye indiririm.
* Yeteri kadar yeşil alana ve park kültürüne sahip bir şehir değil İstanbul. Ama yine de bu anlamda kendimi Avrupa'nın herhangi bir yerinde gibi hissetmeme sebep olan bir kaç yer var. Maçka Parkı ve Yıldız Parkı gibi... Köpeğimle beraber bütün gün çimlere uzanıp gerçekten huzurlu bir gün geçiriyorum bu parklarda. Popülasyonunun da gençlerden oluşması bir avantaj gibi geliyor, kimse birbirine karışmıyor, rahatsız etmiyor, herkes kendi halinde...
* Yaşam alanı olarak bir çok farklı isteği karşılayabilecek kadar büyük bir şehir İstanbul. İster ormanların içinde, şehirden uzak, sakin semtlerde ikamet edersin Kemerburgaz, Sarıyer, Beykoz gibi... İster, hala mahalle kültürünün yaşandığı şehirin içindeki eski semtlerde; Galata, Balat, Eminönü, Beyoğlu gibi... * Benim tercihim her zaman denize yakın olmaktan yana. Gece ışıklar yandığında, gündüz göze batan bir çok yeni ve çirkin yapı karanlığa karıştığında Boğaz hala eskisi kadar güzel çünkü.
LEİGH TURNER / İngiltere'nin İstanbul Başkonsolosu
Şehri bir Türk'le gezin
LeIgh Turner, üç yıla yakındır İstanbul'da yaşıyor. Sosyal medyada ve kendi bloğunda İstanbul'la ilgili paylaşımlarda bulunan ve yazılar yazan Turner, #reasontoloveistanbul hastag'iyle bugüne kadar 396 tweet attı. Birbirinden ilginç nedenlerle İstanbul'a tutkusunu dile getiren başkonsolos, Hollandalı gazeteci Marc Guillet'in sitesi için kaleme aldığı yazıda İstanbul'un tadını çıkarmak isteyenler için beş öneri sıraladı:
* Yaşam tarzı ve gezilip görülecek yerleri ele alalım. İstanbul kahvaltı, öğle ve akşam yemekleri için binlerce harika mekanın yanı sıra, oturup hayatın önünüzden akışını izleyebileceğiniz birçok noktaya ev sahipliği yapıyor. Pek turistik olmayan, Balat, Kartal, Cihangir ya da Zeytinburnu gibi yerleri mutlaka ziyaret edin. Rastgele bir kafede ayaküstü atıştırmak ya da biraz kedi sevmek için durmak ya da bir bankta oturup balıkçıları ve gelip geçenleri izlemek en kötü günü bile kurtarır.
* Meşhur yerleri de göz ardı etmeyin. Aya Sofya, Yerebatan Sarnıcı, Sultanahmet Camii ya da Boğaz'da tekne turu bu dünyada yaşayıp yaşayabileceğiniz en muhteşem tecrübelerden birkaçı. Gezin, tadını çıkarın. Hatta daha sonra gidin bir daha gezin. Oralarda biraz zaman geçirin, atmosferin keyfine varın. Bunaltıcı bir yaz gününde Yerebatan Sarnıcı'ndaki yeraltı kafesinde çay içmek harikulade bir his.
* Şehri bir Türk vatandaşıyla birlikte gezin. Rehber kitapları harika ve hayalgücü muhteşem ama yanınızda bir (ya da iki) Türk olması size resmen yeni kapılar açıp kente dair algınızı derinleştirecektir. Onlar da yeni şeyler öğrenebilir: bazı İstanbullular hiç metroya binmemiş, maça gitmemiş ya da gece 2'den sonra Beyoğlu'nda dolaşmamış olabilir.
* Yürüyün ve toplu taşıma araçlarını kullanın. İstanbul'da toplu taşıma hesaplı ve gayet kapsamlı. Yolculuk biraz uzun sürebilir ama güzel zaman geçireceğiniz kesin. Hem taksiciler ve park sorunu nedeniyle endişelenmenize gerek kalmaz. Vapurla Kadıköy'e geçmeyi deneyin, Moda'daki Ali Usta'da dondurma yemek için kısa bir yürüyüşün ardından tekrar Marmara Denizi'nin kıyılarına inebilirsiniz- burada iyice yorulana kadar yürüyebilir ardından soluklanmak ya da sadece dalgalara bakmak için durabilirsiniz. Bundan iyisi can sağlığı.
* Organize bir şehir turu kısa zamanda görmek için harika bir seçenek olabilir. Tıpkı katıldığım Zeytinburnu'ndaki gizemli ve melankolik Balıklı Meryem Ana Rum Manastırı'nı gezmemi sağlayan "Surlar ve Kapılar" turu gibi.