Eski
James Bond Pierce Brosnan, aksiyon ve macera filmlerinde sıklıkla karşımıza çıksa da onun yıllardan beri oyunculuk oktavının geniş olduğunu anlatma çabası var. Bunun için de zaman zaman romantik komedi ya da dramlarda karşımıza çıkıyor, dramatik rollerde de oynayabileceğini göstermeye çalışıyor. Oktavı geniş mi orası tartışılır ama daha önce Brosnan'ın iyi bir yönetmenin elinde dramatik rollerde elden geldiğince iyi iş çıkardığına şahit olduk.
İki Aşk Arasında/How to Make Love Like an Englishman Brosnan için böylesi filmlerden biri. Filmde iki kız kardeş arasında kalan bir profesörün yaşadıkları anlatılıyor. Babası gibi edebiyat profesörü olan, İngiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde ders veren Richard Haig için öğrencilerinden Kate'e (Jessica Alba) gönlünü kaptırması normaldir aslında ama sevgilisinin "Ben hamileyim" demesiyle her şey değişir. İyi bir baba olmak uğruna sevgilisiyle evlenip onun yaşadığı ülkeye ABD'ye yerleşmeye karar verir. Ama tam da bu esnada etkilendiği bir başka kadın vardır. O da Kate'in üvey kız kardeşi Olivia (Salma Hayek).
Starter for 10 gibi parlak bir filmden sonra umutları boşa çıkaran kimi vasat yapımlarla karşımıza çıkan İngiliz yönetmen Tom Vaughan,
İki Aşk Arasında'da aslında iki kadın arasında kalmış bir erkekten ziyade babaoğul ilişkisini daha çok önemsiyor. Çünkü Richard Haig'in tüm kararlarında etkili olan, onu yeni kararlar almaya sevk eden, hayatını değiştirmesine sebep olan oğlu ve oğlu ile kurduğu dürüst ilişki. Yoksa Kate'in onu ABD'ye taşınmaları sonrası terk edişi, Olivia'ya karşı içinde saklı tuttuğu duyguları biraz ikinci planda kalıyor. Ve film, hayatı bir türlü istediği gibi gitmeyen ve ortaya çıkan sorunları çözme becerisi gösteremeyen bir adamın yaşadıklarını komik ve romantik soslu anlatan bir hal alıyor. Dolayısıyla filmin Türkçe ismi, filmi karşılama konusunda biraz yanıltıcı. Ama Brosnan, kimi sahnelerde inandırıcılık sorunları yaşamasına rağmen iyi bir aktör olduğunu gösteriyor bize. Ya diğerleri derseniz. Alba güzelliği ile Hayek ise güzelliğinden ziyade performansıyla öne çıkıyor. Ama bence bu filme imzasını atan ne Alba ne de Hayek. Brosnan'ın babasını canlandıran,
Otomatik Portakal nedeniyle başımızın üzerinde yeri olan Malcolm McDowell filmin unutulmazı oluyor. Sonuçta
İki Aşk Arasında izle ve kendini iyi hisset filmlerinden. Ama şunu söylemek elzem: Hem meseleyi ele alışıyla hem de sinematografisiyle iz bırakacak türden değil.
MEKSİKA'DA TÜRKİYE RÜZGARI
Türkiye sinemasının son yıllarda uluslararası alanda bir ilgi odağı olduğu hep yazılıp çiziliyor. Bu ilginin kanıtı olarak da hep tek tek filmlerin başarıları ve onların yansımaları gösteriliyor. Oysa bu ilgiyi birkaç iyi filmin başarısına, ödüllere indirgemek biraz haksızlık. Çünkü total bir ilgi olduğu daha çok gözlemleniyor. Mesela şu sıralar Meksika'da düzenlenen Guanajuato Film Festivali'ne Türkiye'nin Konuk Ülke olarak katılması bunun bir göstergesi. Bir festivale ülke olarak konuk olmak önemlidir. O festivali takip eden insanlara ülke sinemanızla, ülkenizle ilgili derli toplu bir aktarım yapma imkanı tanır çünkü. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın katkılarıyla bu işi Ankara Sinema Derneği üstlenmiş. Festivalde Lütfi Akad'ın
Gelin ve Metin Erksan'ın yönettiği
Susuz Yaz gibi klasiklerimiz de
Kış Uykusu,
Bal,
Jin,
Yeraltı,
Saç,
Tepenin Ardı,
Kelebeğin Rüyası,
Mavi Dalga,
Bir Zamanlar Anadolu'da, Sivas,
Sonbahar,
Küf,
Yozgat Blues,
Kar Korsanları gibi uluslararası alanda ödül alan yapımlar da
Mucize gibi popüler filmlerimiz de,
İki Dil Bir Bavul,
Motör ve
Benim Çocuğum belgeselleri de gösteriliyor. Ayrıca Deniz Gamze Ergüven'in, Cannes'da gösterilen
Mustang, festivalin ana yarışma bölümünde yer alıyor. Bu yarışmanın jürisinde Melisa Sözen, belgesel film yarışma jürisinde yönetmen Cem Kaya görev alıyor.