Ziynet Sali uzun yıllardır müzik piyasasında. Albümler yapıyor, sahneye çıkıyor. "Yeni albümünde yorumculuğumu ilan etmek istedim" diyen Sali müzik piyasasındaki polemiklerin özellikle uzağında duruyor. Böyle daha güçlü olduğunu düşünen Sali'ye göre karşısındaki erkekler de genellikle bu güç sebebiyle korkup kaçıyor. 20 Eylül'de Harbiye Açıkhava'da vereceği konsere hazırlanıyor bugünlerde. İlk defa bu mekanda yalnız başına sahnede olacak. Mutlu ve çok heyecanlı. Sanat yönetmenliğini Mete Özgencil'in yapacağı gecede Akdeniz havası esecek. Ortama deniz ve yasemin kokusu verilecek. Sali Cengiz Abazoğlu'nun hazırladığı altı ayrı kostüm giyecek. "Sahne üzerinde iddialıyım, saatlerce şarkı söyleyebilirim. İyi bir yorumcuyum. Şov da yaparım. Kimseyle de kavga etmem" diyen Sali'yle son albümünü ve müzik piyasasında durduğu yeri konuştuk.
- Hep bir cümle söylüyorsunuz. "Arındım, temizlendim, içime döndüm." Neden böyle bir ihtiyaç duydunuz?
- Dönem dönem bu konulara kafa patlattım. Sürekli meditasyon yapar halde gezmiyorum. Ruhani boyuta çok meraklıyım. İnancım çok kuvvetlidir. Manevi dünyada dolaşmayı seviyorum. Bu konularla ilgili çok okudum. Bir ara ev kişisel gelişim kitaplarıyla doluydu. Hatta bazen arkadaşlarım "Roman oku Ziynet" derlerdi. Şimdi roman okuyorum, daha edebi bir boyuttayım. Zaten bir dönem sonra sıkılıyorsun çünkü bir bakıyorsun hepsi aynı yola çıkıyor.
- Onca kitaptan ne kaldı?
- Huzur ve rahatlık önemli hayatta. Mutluluğun peşinden koşmanın bir anlamı yok. Hayat toz pembe değil zaten. Denge önemli. Zaten kendimle barışık biriyim. Aslında dışarıdan algıladığınız tüm olumsuzlukların kendinizde barındığını öğrendim. Sonuçta egosu yüksek bir iş yapıyoruz. Dengemiz çok daha kolay bozulabiliyor. Allah'ın bana lütfettiği yeteneklerden, imkanlarımdan dolayı asla kibre kapılmadım. Böbürlenmedim, kimseyi küçük görmedim. Eğer öyle yanlışlara düşersem birlikte çalıştığım insanlar beni hemen tutup silkeliyor.
- "Derin ve duyguluyum ama sözcüklerim az" diyorsunuz. Kendi şarkılarınızı yazamamak sizi bir sanatçı olarak eksik hissettiriyor mu?
- Muhakkak. Eksiklik denemez de tam olarak. Çalışarak, belli bir matematikle şarkı yazıldığını düşünmüyorum. Geçenlerde çok güzel bir melodi duydum, çok heyecanlandım."Bu melodi benim" dedim. Hücrelerimden akıp gidiyordu. Sabaha kadar oturdum, o melodiyi dinledim. "Bana ne anlatıyor?" duymaya çalıştım. O anlatıyor ama ben anlatamıyorum. Sabah uyanıp not aldığım kelimelere baktım. Çok standart, klişe kelimelerdi.
- Bu albümde Sıla'yla bir ortaklık yaptınız. O çok iyi bir söz yazarı. İmreniyor musunuz bu yönüne?
- Tabii, kim imrenmez ki? Hakkını vermeyen taş olur zaten. Çok güzel ifade ediyor duygularını. Bu albümde sözün ön planda olmasını istedim. Bu kendi yorumculuğumu ilan etmek istediğim bir albüm. Virajı biraz daha keskin almak istedim. Derin aşklar, derin duygular yaşadığım için dibi görmeden tepeyi göremeyeceğimi biliyorum. O aşkların şarkılarını söylemeyi seviyorum. Tecrübelerden, birikimlerden, hüzünlerden dolmuş bir kadın vardı ve onu anlatmak istedim. Tamamıyla akustik bir albüm yaptım. Efekt bile kullanmadım.
- İki kadın çalışırken zorlandınız mı?
- Biz iki kadın müzisyenin çatışmadan çalışabileceğini ispatladık. Egolarıyla hareket etmeyen iki insanız. Birlikte profesyonel bir ortaklık yaptık. Oldukça başarılı bir iş çıktı ortaya. Ne istediğimi açık açık dostumla paylaştım ve o da gönülden benim yanımda durdu. Sonuçta egosu yüksek bir iş yapıyoruz ama burada bizim egolarımız değil ruhlarımız konuştu.
- Sektördeki en iddialı isimler gibi polemiklere de girmiyorsunuz. Neden?
- Kimse üzerinden kendimi tanımlamam. Benim derdim kendimle. Kendi müziğimin, kariyerimin üzerine bir şeyler koyarak ilerlemek istiyorum. Popüler olma savaşı için yapmıyorum ki müziği. Savaşçı bir kimliğim var, cesur ve güçlüyüm ama kendimle uğraşıyorum, başkalarıyla değil. Böyle yapanların da çok başarılı olduğunu düşünmüyorum. Kimse üzerinden albümümün tanıtımını yapmaya ihtiyacım yok.
TUTAN ŞARKI PEŞİNDE KOŞMADIM
- Sizce başarının sırrı ne bu sektörde?
- Mete Özgencil'in bir sözü var: "Zehirleyecekseniz güzel şeylerle zehirleyin insanları" diyor. Aslında kültürümüz çok zengin ama bunu göz ardı ediyoruz. Yemekler, müzikler, duygular hep hızlı. Benim ruhum bu hızlı hayatın ruhu değil. Kaliteli ve güzel şeylerin peşindeyim. İçimde fırtınalar kopuyor ama ifade edemiyorum. Söylenecek çok şey var ama kendimi kontrol ediyorum. Herkesin yolu ayrı, tarzı, tavrı farklı. Popüler kültür diye bir gerçek var. Koskocaman bir zincirin farklı halkalarıyız. Herkes kendi konumunu kendi belirliyor. Ben de iyi bir yorumcu olarak orada durmak istiyorum. Bence müzik bu kadar hızlı tüketilmeyi hak etmiyor. Onca emek kolayca harcanıyor.
- Herkes hızlı yaz şarkıları yaparken siz aküstik bir albüm çıkardınız? Neden?
- Mevsimsiz çıkış için biraz cesur, ters köşe bir şarkı. İnsanların aşina olduğu bir tür var; Yaz şarkıları. Piyasa popcorn. Ancak benim bu albümümdeki şarkılarım adı üstünde mevsimsiz. İyi müzik yapıyorum ve onun da alıcısı hep oluyor.
- Bu sizi nasıl farklılaştırıyor?
- Öncelikle beni mutlu ediyor böyle olmak. Kendimi şarkılarımla ifade ediyorum. Daha güçlü hissediyorum. Yıllarca kendi tarzımı oluşturmaya çalıştım. "Bu şarkı tuttu" deyip bir benzerini yapmadım. Oradan ilerlemeye çalışsaydım, daha da iyisini yapardım. Ama ruhum bunu kabul etmedi. Piyasanın kurallarına teslim olmadım. Yumruğumu masaya vurdum gerektiğinde. Çalıştığım şirket de bana hep saygı duydu. Zaten müdahale edilecek sapkın taraflarım yok.
ARAYIŞIM KENDİ İÇİMDE
- Hayatta ne arıyorsunuz?
- Arayış güzel bir şey. Oturup beklemektense... Ama benim arayışım içimde. Dış dünyada değil. Manevi konularla ilgilendikçe aslında bir şey aramadığını fark ediyorsun. Arayışın kendisi önemli. Tutku, acı, özleme ben aşk diyormuşum. Ama o değilmiş meğerse. Huzur, dinginlik ve denge esas.
-Aşkla ilgili eskilerde yaşayan bir anlayışa mı sahipsiniz?
- Hayır. Gerçekliğine inanmak istediğim aşklar yaşamak istiyorum. Genelde en başta öyle gelir. Tabii zamanla kontrolsüz bir değişim oluyor. Artık kadere bağlıyorum bu durumu ama asla eski kafalı değilim. Sevgi gerçek olsun bari. Bir tek o kalmış zaten. Her şeyin adı aşk olduğu için dağılıyor kafalar. Şu an ruhen o kadar bütünüm ki. Bunu hissetmek için karşı cinse ihtiyacım yok. Şimdi böyle diyorum, yarın ne derim bilmem ama bir ruh bütünlüğü yaşıyorum. Belki de adına aşk dediğimiz, beyaz atlı prens dediğimiz şey ne ise bana şans getirecek. Kim bilir gelenler bana bu albümleri tamamlamak için gelmiştir. Yoksa bitmezdi bu albümler. Besliyorlar seni, bir şekilde beslenmek lazım.
BOĞA BURCUYUM, AŞK KADINIYIM
- Çapkın mısınız?
- Çapkınım herhalde. Boğa burcuyum sonuçta. Aşk kadınıyım. Karşımdaki kişinin hislerinden emin olduğum anda ilgimi belli ederim. Yelkenler suya iner. Anaçlığımı, coşkun sevgimi gösteririm.
- Bu karşınızdaki erkekte nasıl bir etki uyandırıyor?
- Korkuyorlar. Ve gidiyorlar. Bir anda kayboluyorlar. İnişli çıkışlı duygularım çok oluyor. Bir gün önce âşık, ertesi gün karışık. Halim hep böyle. Ama artık ruhumu bunun beslediğine kanaat getirdim.
- Evlenmek istemiyor musunuz peki?
- İstiyorum tabii. Ama bunlar hep kısmet işi.
- Aşka inanan bir kadın neden yalnız?
- Her şeyin fazlası zarar. Sevginin bile... Yalnız değilim elbette, sizler görmüyorsunuz. Yoksa sağlıklı bir insanım. Belki de benim bu duygu yoğunluğum fazla geliyor, ürkütüyor galiba.
- 40 yaşına girdiniz. Derdiniz var mı yaşla?
- Yaşla derdim yok. Kendime iyi bakıyorum. Bir ay sonraki konser için şimdiden kampa girdim. Diyet, spor... Her zaman göz önünde olmak bakımlı olmayı da gerektiriyor. Gerçi ben çalışmayan kadınların bile kendilerine bakması gerektiğini düşünüyorum.