1993
yılında
Cyborg: 2 filmi vizyona girdiğinde, sinema dünyası bu filmden pek de bir şey beklemiyordu. Ne de olsa düşük bütçeli bir bilim kurgu filmiydi. Ama filmin başrol oyuncusu, bu projeden yaklaşık 20 yıl sonra Hollywood'un en önemli isimlerinden biri oldu. Kimden mi söz ediyoruz? Belki de çoğunuzun 2001'de vizyona giren
Lara Croft: Tomb Raider filmine kadar varlığından haberdar olmadığınız Angelina Jolie'den bahsediyoruz.
AŞKI BAŞKASIYLA NİŞANLI
Seksi görünerek popülarite ve şöhret kazanan Jolie, aslında Oscar ödüllü, dünyaca ünlü Jon Voight'un kızı olduğunu bile ortaya koymaya gerek görmedi. Onu çok eleştirseler de Jolie, babasının soyadını bile kullanmadan kendi yolunu çizmeye çalıştı. Zaten kusursuz güzelliği ve iddialı vücut hatları onun kısa sürede Hollywood'un iddialı isimlerinden biri olmasına yetti... Jolie,
Tomb Raider filmi vizyona girdiği yıl ünlü oyuncu Billy Bob Thornton ile de ikinci evliliğini yaptı. 1975 doğumlu Angelina, o dönemde kocasına duyduğu aşkı farklı şekilde ifade edişiyle sık sık magazin basınına konu oluyordu.
Pushing Tin filminin setinde tanışan ve sadece iki aylık bir flörtün ardından evlilik kararı alan ikilinin basının ilgisini çekmesi doğaldı. Çünkü Thornton o sıralar nişanlıydı. Jolie'nin de o sıralar başka bir oyuncuyla ciddi bir ilişkisi vardı. Arkalarında hayal kırıklığına uğramış iki kişiyi bırakıp iddialı ve gözler önünde bir ilişkiye başlayan ikilinin evliliği 2003 yılına kadar sürdü. Boşanma kararı almalarından üç ay önce Kamboçya'dan bir çocuk evlat edinmeye kadar vermişlerdi. Yıllar sonra Angelina Jolie o günleri, "İnsan ruhu cidden çok inanılmaz. Bir gün biriyle ölümünüze kadar sürecek bir hayatı planlıyorsunuz. Ve ertesi gün o insanla aslında hiçbir ortak yanınız olmadığına karar verip yeni bir yola çıkma kararı alıyorsunuz" diyerek anlatıyordu.
TUTKU DOLU BİR İLİŞKİ
Jolie boşanma kararını aldıktan sonra oyunculuk kariyerine odaklanmaya ve evlat edindiği oğlu Maddox ile ilgilenmeye karar verdi. Ancak hayat onun 2005'te bir film setinde büyük bir aşk yaşamasına neden oldu.
Mr &Mrs. Smith filminde Hollywood'un en seksi erkeklerinden biri olan Brad Pitt ile başroldeydi. Ve filmin çekimleri sırasında çoktan ikisinin arasında tutku dolu bir aşk başlamıştı. İşin en kötü tarafıysa Pitt'in Amerika'nın sevgilisi olan Jennifer Aniston ile evli olmasıydı. Amerikan halkı resmen Aniston'a tapıyordu ve en sevdikleri oyuncularının aldatılmasını kabul edemiyordu. Ülke Aniston ve Jolie, iki farklı cepheye bölünmüştü. Babası, taparcasına sevdiği annesini defalarca aldatmıştı ve aldatılan bir kadının yaşadığını en iyi anlayan da oydu.
ANNESİNİN KIZI
Yıllar sonra Jolie bu aşk hikayesi hakkında, "Hep annemin izinden gittim. Onun gibi biri olmaya çalıştım. Onun babam yüzünden yaşadıklarına rağmen evli bir erkekle aşk yaşamış olmama inanamıyorum" demişti. Oysa kader aynı şeylerin yaşanmasına izin veriyordu. Aniston aynı yıl boşanma kararı aldı. Ancak o da aldatılmış olmasının üzerinde durmamayı ve kariyerine odaklanmayı seçti. Jolie ve Pitt ise 2006 yılına kadar ilişkilerini resmen kabul etmedi. İkili yedi yıllık bir ilişkinin ardından 2012 yılında nişanlandı ve iki yıllık nişanlılığın ardından 2014 yılında evlendi. Üç biyolojik çocukları olan ve Maddox'un ardından iki çocuk daha evlat edinen çift altı çocuklarıyla mutlu bir yuvaya sahip oldu. Hayatında attığı her adımda annesinin izinde olduğunu söyleyen Jolie, "Sanırım çocuklarımı onun beni ve erkek kardeşimi büyüttüğü gibi büyütüyorum. Ben tam bir annesinin kızıyım" diyor.
ANNESİNİN HASTALIKLARI
jolıe annesinin, babasının ihaneti nedeniyle yaşadıklarını asla unutmadı. Genetik olarak neredeyse tıpatıp annesine benzeyen Jolie, annesinin hastalıklarını da genetik olarak miras almıştı. Önce iki göğsünü aldıran Jolie, sonra da yumurtalıklarını aldırıp erken menopoza taşıdı.